MUHAKEME.NET FORUMU

MUHAKEME.NET FORUMU (https://www.muhakeme.net/forum/)
-   Tasavvuf ve Tarikat (https://www.muhakeme.net/forum/tasavvuf-ve-tarikat/)
-   -   Tasavvufun Gâyesi (https://www.muhakeme.net/forum/tasavvuf-ve-tarikat/3633-tasavvufun-gayesi.html)

beyza 02-27-2008 21:53

Tasavvufun Gâyesi
 

Kâinatta hiçbir şey, gâyesiz ve tesâdüfî değildir. Herşeyin bir gâyesi ve kaderi vardır. Nitekim Allâh Rasûlü (s.a.s.), peygamber olarak gönderilişinin bir gâyesi bulunduğunu ve bunun da "mekârim-i ahlâkı tamamlamak" olduğunu açıkça ifâde buyurmuşlardır. İlimlerin ve özellikle İslâmî ilimlerin ortak gâyesi, "dünyâ ve âhiret mutluluğu" olarak özetlenmiştir. Dînî ilimler arasında yer alan tasavvufun gâyesi nedir?

Tasavvufun gâyesi, insanı kötü ahlâktan, çirkin huylardan uzaklaştırmak, güzel vasıflarla bezemek, Allâh ve Rasûlü'nün ahlâkını benimseterek Hz.Peygamber'e tam bir ittibâ ile "insan-ı kâmil" yetiştirmektir. Bir başka ifâdeyle, "müslüman için ebedî saâdeti sağlamaktır."


Bu ana gâyede bütün mutasavvıflar ittifak hâlinde olmakla birlikte, bunun gerçekleşmesi konusunda ön görülen vesîle ve yollar farklıdır. Bir kısım mutasavvıflar, bu netîce ve gâyeye ibâdet ve zikirle, bir kısmı riyâzatla, bir kısmı aşk ve vecdle erişileceğini ifâde etmektedir. Bunun nihaî sınırı vuslattır. Vuslata ermenin en güzel yolu, "üsve-i hasene" olan Allâh Rasûlü'ne ittibâ ile O'nun verâset-i mânevîsine sâhip olmaktır.


* Kaynak: Ana Hatlarıyla Tasavvuf ve Tarikatlar; Prof. Dr. H. Kamil YILMAZ; Ensar Neşriyat

THEHAFIZ 02-28-2008 13:03

Alıntı:

beyza´isimli üyeden Alıntı (Mesaj 7065)
Kâinatta hiçbir şey, gâyesiz ve tesâdüfî değildir. Herşeyin bir gâyesi ve kaderi vardır. Nitekim Allâh Rasûlü (s.a.s.), peygamber olarak gönderilişinin bir gâyesi bulunduğunu ve bunun da "mekârim-i ahlâkı tamamlamak" olduğunu açıkça ifâde buyurmuşlardır. İlimlerin ve özellikle İslâmî ilimlerin ortak gâyesi, "dünyâ ve âhiret mutluluğu" olarak özetlenmiştir. Dînî ilimler arasında yer alan tasavvufun gâyesi nedir?

Tasavvufun gâyesi, insanı kötü ahlâktan, çirkin huylardan uzaklaştırmak, güzel vasıflarla bezemek, Allâh ve Rasûlü'nün ahlâkını benimseterek Hz.Peygamber'e tam bir ittibâ ile "insan-ı kâmil" yetiştirmektir. Bir başka ifâdeyle, "müslüman için ebedî saâdeti sağlamaktır."


Bu ana gâyede bütün mutasavvıflar ittifak hâlinde olmakla birlikte, bunun gerçekleşmesi konusunda ön görülen vesîle ve yollar farklıdır. Bir kısım mutasavvıflar, bu netîce ve gâyeye ibâdet ve zikirle, bir kısmı riyâzatla, bir kısmı aşk ve vecdle erişileceğini ifâde etmektedir. Bunun nihaî sınırı vuslattır. Vuslata ermenin en güzel yolu, "üsve-i hasene" olan Allâh Rasûlü'ne ittibâ ile O'nun verâset-i mânevîsine sâhip olmaktır.


* Kaynak: Ana Hatlarıyla Tasavvuf ve Tarikatlar; Prof. Dr. H. Kamil YILMAZ; Ensar Neşriyat


Bunlar güzel sözler, amma, zehrin altın tas ile sunarlar hesabı..
Tasavvufun Kur'ana zıt binlerce kuralını da altın tas ile sunuyorlar,
Tasavvufun en büyük kaybı şudur.
1- Saf İSLAM ile yetinmeyerek, başka kurallar ihdas eylemek,
2- Akide de çürük kurallaro önemsemek,
3- Şekilcilikle müslümanlık oynamak
4- Bizden olmayan batıldır... mantığına saplanmak,
5- Kur'anı değil, tarikat kurucularını kılavuz bilmek..

Bunlara kanıtlar istenirse sunabiliriz elbette, ama, azıcık aklını çalıştıran biri kendisi de bulabilir gerekli delilleri..

alptraum 02-28-2008 13:06

İslâm tasavvufunun menşeini inceleyen bazı zâtlar, İslâm öncesi tasavvufî akımlarda da benzeri esasları gördüklerinden, onu ya Hint’te, ya İran’da, veya daha başka yerlerde aramışlardır. Halbuki, İslâm tasavvufunu doğrudan doğruya Kur’ânda ve Resulullah’ın (asm.) hayatında aramak lâzım gelir.

Çünkü tasavvufta yer alan “zikir, fikir, nefis terbiyesi” gibi esaslar, Kur’ânda çokça bahsedilen konulardır.

alper 02-28-2008 14:08

The hafız, bir şeyleri çözdüğünü sandığından dolayı yanılgı içerisindesin. Tasavvuf senin sandığın gibi basit yanılgıların toplamından çok uzaktadır. Ama bunları anlamak için akıl değil kalp gerek.

THEHAFIZ 02-28-2008 14:22

Alıntı:

alper´isimli üyeden Alıntı (Mesaj 7113)
The hafız, bir şeyleri çözdüğünü sandığından dolayı yanılgı içerisindesin. Tasavvuf senin sandığın gibi basit yanılgıların toplamından çok uzaktadır. Ama bunları anlamak için akıl değil kalp gerek.




Bu konu ile ilgili düşüncelerini alabilir miyim kardeş,
Sonra devam edelim münazaramıza

alper 02-28-2008 18:15

İzledim, bu görtüntülerin üzerine samimi bir şekilde fikirlerimi ifade edebilirim ama baştan söyleyeyim kişilerin dedikleri tasavvufu veyahut islamı bağlamaz.

O görüntülerde zannımca dil yanlış demiş, kulak yanlış duymuş, olmaz öyle şey. İhlas suresi de bize yeter elhamdülillah. Hiç bir yaratılmış yaratana denk veya eşit değildir. Bu tasavvufta da böyledir. Ancak o insanın dediklerini deme niyeti ne idi düşünmek istiyorum. Zira ben akıllıyım, ben islamım, ben anlama kabiliyetine sahibim, ben öğrendim de o insan bu becerilerden yoksun mu? Yoksa dediklerinin şirke girdiği aşikardır. Artniyetli olmadığını varsayarak o kişinin de Allah Tealanın hiç bir yaratılana eşit olmayacağını bildiğini akledebiliyorum. O zaman amacı ne olabilir? Dil mi sürçtü, yoksa başka bir şey mi kastetti? Eşitlik ile kastedilen nedir? Haşa "Ete kemiğe bürünmüş hali" demek ne demektir? Zira öyle bir ifade çok açıktır ki şirktir ve hıristiyanların Hz. İsa (as) için dediklerinden hiç bir farkı yoktur.

Tekrar ediyorum, artniyetli olmadığını varsayarak maksadını hayli aşan bir ifadede bulunmuş kendisi ve bunun sebebini sorguluyorum.

Bazı kavramlar akıl ile incelendiğinde bir sınırda takılıp kalırlar. Hani namaz kılanı seccadeye tapıyor sananlar gibi. Bu da o sınırlardan birine mi takıldı acaba? "Eşittir"den kasıt yolun eve çıktığı gibi bir eşitlik mi? Aklen düşündüğümüzde eşittir ifadesini Matematik olarak algılarız ve iki eşitlik arasında bir aynılık olduğunu düşünürüz. Ancak kavram olarak ele alırsak yol, ev'in kendisi gibi ifade edilebilir. Yol=ev, yani "Peygamberin yolundan giden = Allah Tealanın rızasına kavuşur" gibi...

Peygamberimiz (sav) Efendimiz için haşa "aynı" demek büyük bir gaflettir. Bunun yerine "ayna" demek gerekmektedir. Tasavvuf da zaten haşa "aynı" demez, "ayna" der.

Ek: Misal verelim, güneşi bir ayna ile yansıtabiliriz. Ayna, güneş değildir. Arasında trilyonlarca kat fark vardır fakat içine sığmış gözükür. Ha burada ayna=güneş dersek ne olur? Matematik alarak hata ederiz ancak aynaya bakan güneşe bakmış olur mu? olur.

Netice olarak orada denilenleri herkes hüsnü zan ile bu kadar ince yorumlamaz, o açıdan söz maksadını (oldukça) aşmıştır.

alptraum 02-28-2008 18:40

Alıntı:

alper´isimli üyeden Alıntı (Mesaj 7126)
İzledim, bu görtüntülerin üzerine samimi bir şekilde fikirlerimi ifade edebilirim ama baştan söyleyeyim kişilerin dedikleri tasavvufu veyahut islamı bağlamaz.

O görüntülerde zannımca dil yanlış demiş, kulak yanlış duymuş, olmaz öyle şey. İhlas suresi de bize yeter elhamdülillah. Hiç bir yaratılmış yaratana denk veya eşit değildir. Bu tasavvufta da böyledir. Ancak o insanın dediklerini deme niyeti ne idi düşünmek istiyorum. Zira ben akıllıyım, ben islamım, ben anlama kabiliyetine sahibim, ben öğrendim de o insan bu becerilerden noksan mı? Yoksa dediklerinin şirke girdiği aşikardır. Artniyetli olmadığını varsayarak o kişinin de Allah Tealanın hiç bir yaratılana eşit olmayacağını bildiğini akledebiliyorum. O zaman amacı ne olabilir? Dil mi sürçtü, yoksa başka bir şey mi kastetti? Eşitlik ile kastedilen nedir? Haşa "Ete kemiğe bürünmüş hali" demek ne demektir? Zira öyle bir ifade çok açıktır ki şirktir ve hıristiyanların Hz. İsa (as) için dediklerinden hiç bir farkı yoktur.

Tekrar ediyorum, artniyetli olmadığını varsayarak maksadını hayli aşan bir ifadede bulunmuş kendisi ve bunun amacını sorguluyorum.

Bazı kavramlar akıl ile incelendiğinde bir sınırda takılıp kalırlar. bu da o sınrılardan birine mi takıldı acaba? "Eşittir"den kasıt yolun eve çıktığı gibi bir eşitlik mi acaba? Aklen düşündüğümüzde eşittir ifadesini Matematik olarak algılarız ve iki eşitlik arasında bir aynılık olduğunu anlarız. Ancak kavram olarak ele alırsak yol, ev'in kendisi gibi ifade edilebilir. Yol=ev demek gibi.
Peygamberin yolundan giden = Allah Tealanın rızasına kavuşur gibi

Peygamberimiz (sav) Efendimiz için haşa "aynı" demek büyük bir gaflettir. Bunun yerine "ayna" demek gerekmektedir. Tasavvuf da zaten haşa "aynı" demez, "ayna" der.


Kesinlikle anlasilir bir anlatim olmus lakin tasavvufu anlatacak bir kisi degil bir grup degildir veya onu sonuca erdirebilecekde bir grup degildir kimin gücü yeterki o sirk kosma degildir aksine baslica konulari bahsettigimiz üzere zikir, fikir, nefis terbiyesi dir .

Bunun benzerleri ya da benzetilenleri illaki olmustur kimisi hint mistisizmi der kimisi ayri bir isim

ama ben isimlere pek takilmam zannedersem takilmamakda lazim

alptraum 02-29-2008 15:01

Alıntı:

THEHAFIZ´isimli üyeden Alıntı (Mesaj 7201)
Ah sevgili möderatörüm,
Pm atarak yazılarınıza yorum yapmamam konusunda uyarırken, bura da benim yetersizliğimi dile getiriyorsunuz.
Doğrudur, beşerin icat ettiği dinler konusun da yetersizim, ama, hamdolsun ki Rabbimin indirdiği din konusun da özel pm yazdıracak kadar iddialıyım.
Aklımın almadığı konular nelerdir, söyleyin ve münazara edelim isterseniz..
Ama ilmi bir çizgi de, işi güce ve kuvvete dökmeden,
Buyrun, vira bismillah

Yazi bana karsi yazilmamis olsa dahi bende birkac cümle edip katkida bulunmak isterim

Tasavvufu neden kabul etmiyorsunuz The-hafiz bunu söylermisiniz

Kabul etmiyorken neye göre kabul etmiyorsunuz objektif degerlendirirsek cok güzel bir münazara olacagindan eminim yeterki hepimiz objektif olalim

alper 02-29-2008 15:10

Bir tanıdığım "sevdanın sevdalısı değilim ben" demişti de öyle bir yerde demişti ki, tokat gibi geldi bazılarına. Ben de diyorum tartışma tartışma için yapılıyorsa, heveslisi hiç değilim. İlim yarıştırmak bilimadamlarının işi olsun, zira çok okuyan çok bilirse, çok bilen çok yanılır.

Allah Celle Celaluhu diyenlere ne mutlu, O'nun yüce Kelamı Kur'an_ı Kerim'e uyanlara ne mutlu, O'nun abduhu ve resulu sevgili Peygamberimiz Muhammet Mustafa sallallahu aleyhi vesellem efendimizin yolunda gidenlere ne mutlu. Ne mutlu Allah(cc) için O'nun güzel kullarını rehber edinmişlere, amacı Allah(cc) rızası olup da amel edenlere. O'ndan(cc) hâya edip fenalıkları terkedenlere...

Bu işler nasip meselesi, derece meselesi, amel meselesi. Kimse kimseyi hidayete erdiremez, velevki nasibi olmasın.

Esselamun aleyküm ve rahmetullah

THEHAFIZ 02-29-2008 15:44

Alıntı:

alptraum´isimli üyeden Alıntı (Mesaj 7233)
Yazi bana karsi yazilmamis olsa dahi bende birkac cümle edip katkida bulunmak isterim

Tasavvufu neden kabul etmiyorsunuz The-hafiz bunu söylermisiniz

Kabul etmiyorken neye göre kabul etmiyorsunuz objektif degerlendirirsek cok güzel bir münazara olacagindan eminim yeterki hepimiz objektif olalim


Çünki, Rabbimizin indirdiği dinin EKMELLİĞİni kabul ediyorum ve bu dinin sağından solundan altından üstünden eklemelere ihtiyacının olmadığını da iyi biliyorum.
Ben herşeyin yaradılış doğallığında kalması taraftarıyım, hele hele bu inanç meselesiyse..
İnsan nefis sahibidir ve elini uzattığı herşeyi bozar, işte yahudiler, işte hiristiyanlar ve işte BİRİCİK NEBİ YE ETE KEMİĞE BÜRÜNMÜŞ ALLAHTIR diye iftira eden söz de müslümanlar..
Allah-ı her konu da eksiklikten tenzih ediyorum ve bize indirdiği tüm bilgilerin mükemmelliğine iman ediyorum..
Hasan-hüseyin, ali-veli kimdir ki, bu dine hükümler koysun, kurallar eklesin veya eksiltsin..
Yok bu kural koyma-eksiltme işini beşere verirseniz, yüzlerce mezhep oluşturur ve birinin helal dediğine diğerine haram dedirtirsiniz ve ortaya yüzlerce din anlayışı çıkar..
Bunu kabulenmem imkansızdır..


Bütün Zaman Ayarları WEZ +3 olarak düzenlenmiştir. Şu Anki Saat: 19:07 .

2000- 2024
Tüm bağışıklıklar ve idelerden bağımsız olan sözcükleri sarfetmeye mahkumdur özgürlük