![]() |
Aşk Kavminin Çocukları http://www.muhakeme.net/photoplog/file.php?n=203&w=l -'Bilmiyorlar Allah'ım, bilselerdi yapmazlardı.'- Lâ İlâhe İllallah AŞK efendim bilmiyorum bilseydim bilmediğimi unuturdum tenimde çarpan canımı ruhuma öteleri çağırsam da ben kanadı yok çırpınışımın neden attılar kuyuya kirli ellerinden çocukları uzletimden kayarken huzuru bulutların rengini senin rüzgâr alevinle yitirdi perdelenen kıvılcımı yağmurun ben bir sağanak sonrası sığındım kucağına her anahtar açmadı bengisu kapısını varlığın / aşk kavminin sırrını sayılmadı karanlık sayfası soluksuzluğun dolaşılmaz dergâhında ömürlere kan dokuyan hissizliğimin ölgün yaşantılardan akan her bulanık nehirde kendini göremeyen can nerde zemzemin doyurduğu sofralar gül kokan sevda nerde sıddık konuşunca susan adâlet eri tan yerinde ağlayan ateşlerimle her gece şehrin alnında dalgalanır korkular zaman kararmış ruhların eteğiyse yanağı ışığında kızarmayan çocuğum yaşım yenilendikçe büyüyor perişân yalnızlığım bedenimde zehir günahlar dâvet ediyor beni cehennem sahnesine şahlanıyor karanlık ellerde acının kırbacı korku cellâdını çağırıyor fısıltıların canı/mı dağlayacaklar sultanım şefâatin beklenir gelemesen de gülsün hüznümün yüzü adınla bâkidir Aşk bir nur muydu rüzgâr aleviyle geçişin katre katre güllerinin sırrında tahâyyül edilemez bir şua mı sûretin göremediğim yetimlik divânında yegâne sultan çağlar aşan bir yansıma kucağımda beklerken dua seherinde hicretin bir yangındı müjdelerken aşkını şimdi öksüz gülşenin sensiz virân hanemde gözyaşım kayıp zemherisi titrerken aydınlığımın ölüm kasnağını dokudu ömürlerimin ey sahrayı yüklenen mirâc ey kâbe'nin eşiğine bırakılan acı sözün vedası nedâmet aldı hançeremden düğümlerini arzın ah dokunsalar bir kırgın tebessüme yığılacağım sensizliğine asrın kanatlarında yalnızlık uyur kuşlarının sayfalar kırılgan omuzlarımda bilmek alevinde üşüyen ruhum neden silmiş renklerimi yedi iklimden alevinden nefesini hissetmek kül olmaya kâfidir her bedir bir düğündür seninle vuslatım mekânsız vakitlerse pervâne hep üveys hırkasında mahkûmluğu hasretin eriyişin tahammül doruğunda rabia kalbistan sıcağında tükenir güneşlerim şakağımı okşayan her kum ebâbil ve ben bir hicret çölü asrın kavmini kuşanarak vakitler vaktine süzülüyorum eskittiğim zindanlarda isli nefesim sürâka mı iz sürüyor ardından ben mi göçüyorum kendiliğimden güllere bezenirken ölüm çorak toprakları düşünmek ne garip bildim kendime göçüyorum zerre olsam da yeter şefâat denizinde efendim kadim kavmin kervânında yol sonsuz elifçe tuttuğunla yazılır mı bu kavmin hengâmesi bu naat mahzun beklentilerin kıpırtıları ilk ışığıyla öpsün muhacir sabahları bir gölgenin nabzı her taşa dokunuyor ruhundan akıyor ırmağı çocukların burası uzak diyar unuttum dedemin anlattığı o karanlık masalı dağ deviren hasretimle bahar çeşmenden içsem âb-ı hayatı ilk çocuğu ben olsam aşk kavminin sultanım hiç adres sormadan gezsem bahçeni ayağımda senden yıldız tozları ver elini sevgili sözündür açacak her kilidi kelâm yanar düşüncede elif yazmaz tek hece çehremde gizemli düş saklarım hiç bilmeden bilseydim bilmediğimi unuturdum kendimi unuturdum her şeyi susmak adınla şimdi Muhammedûn Resûllallah! Rabia gelincik |
çok güsel:Elinize_Saglik01: |
Bütün Zaman Ayarları WEZ +3 olarak düzenlenmiştir. Şu Anki Saat: 06:51 . |
2000- 2025
Tüm bağışıklıklar ve idelerden bağımsız olan sözcükleri sarfetmeye mahkumdur özgürlük