Elma Kokusu Halepçe Anısına… “Zalim izzetinde mazlum zilletinde kalıp buradan göçüp gidiyorlar demek bir mahkeme-i kübraya bıra)kılıyor” (Bediüzzaman) Böyle âsân mıydı ölmek? Cennet âsâ baharları görmeden… Elleri azadlığın ellerine değmeden… Duvarlar arasında tutsak… Elhalil'de, Ramallah'ta, Kudüs'te kuşlar gibi vurularak… Tenha bir sokakta Yalınayak… Hiç görmediğim babamın Hayaline sarılarak… Belki onun yığıldığı yere yığılıyorum İçimin bütün duvarları sarsılarak… Kanlı çocuk dudaklarının Son duasını duydun mu dünya? Ölürken dedim ki; “Allah'ım silahlar ve çocuklar Yaşamasın aynı dünyada!” İşte ben… Filistinli çocuk… Ebruli bir akşam vakti Terk ediyorum burayı Size bırakıyorum Okyanusları, Baharları, Ve güzel yarınları Sadece size ait olan dünyayı. Size bırakıyorum Mütebessim yanını görmediğim Bu kanlı rüyayı *************************** Böyle âsân mıydı ölmek? Yanaklarında çiğ Umutları ipe göndermek Küçük ellerimin gücü yetmiyor Zulmet perdelerini yırtmaya Halsizim Takatim yok Elma kokularının ardı sıra gitmeye “Elma kokusu çocukları öldürür mü anne?” Sevmiyorum artık Asker üniformalı oyuncakları Sevmiyorum dışı allı pulluyken İçinde zehir biriktiren adamları Ya bu uçaklar… Bu metalden kuşlar Üzerimize ölüm kusuyor. İnsanların katil kuşları Rabbin kuşlarına benzemiyor. İçimizde İbrahimler “ya naru kuni berden ve selamen” Emrini bekliyor Bir yandan biliyoruz ki Çaresiz... Gidilecek Vefasız çöller Hüseyin'i bekliyor ******************************** Böyle asan mıydı ölmek? Kirpikleri kalem Gözyaşını mürekkep yaparak Maveralara mektup yazar gibi Ben rahmana verdim dilekçemi “Allah'ım bitir” dedim “bu ışıksız gecemi” Ve işte melekler tuttu ellerimi Ve işte bir sefer başlıyor Ta uzaklara Bir sefer… Çocukların meleklerden daha mutlu olduğu diyarlara O diyarlar ki benzemiyor Ne Kana'ya Ne Beyrut'a Ebed ülkesinin küçük muhacirini Gördün mü dünya? Ammar'ın dönüp Mekke'ye baktığı gibi Son kez bakarken Lübnan'a ******************************** Böyle âsân mıydı ölmek? Yıldızlar kayar gibi Kurşunlar sobeledi çocukları Saklambaç oynar gibi Merhametiniz bu kadar mıydı? Çıkmaza çıkan yollar gibi… Kenarları çiçekli uçurumlar gibi… Kanlar içindeyim Üşürken ölüyorum Gözyaşınızı bile esirgediniz Kalbim hepinize kırıkken gidiyorum Bağdat'ta Halepçe'de Felluce'de Çok canlar tattı ölümü Er yada geç gidilecek yola Erkenden düşüyorum İşte ben Irak'lı çocuk… Günahlarınızın kiriyle kararmış dünyayı Size bırakıp Bir elma kokusunun ardı sıra Haşir sabahına Mahşer meydanına gidiyorum Hesapları rabbin divanına Hakim-i Mutlak'ın Mahkeme-i Kübrasına bırakıyorum. Gülistan ÇOBAN |
Bütün Zaman Ayarları WEZ +3 olarak düzenlenmiştir. Şu Anki Saat: 14:35 . |
2000- 2024
Tüm bağışıklıklar ve idelerden bağımsız olan sözcükleri sarfetmeye mahkumdur özgürlük