Denizlerin Güçlü Kılıcı   Konuyu açan: kipchak   İlk Mesaj: 05-31-2008 (19:12)   Son Mesaj: 05-31-2008 (19:12)    Cevap: 0    Gösterim: 1316  

    05-31-2008

    Denizlerin Güçlü Kılıcı

    Denizlerin Güçlü Kılıcı
    Prof.Dr. Arif SARSILMAZ


    'Kâinatın her bir âleminde, her bir tâifesinde Esmâ-i Hüsnâ'dan bir isim tecellî eder.
    O isim, o dairede hâkimdir; başka isimler orada ona tâbidirler.'
    * Denizlerdeki canlı torpillerden haberdâr mıyız?
    * Kılıçbalıklarının beyin ve gözlerindeki ısıtma sistemi ve bu sistemin çalıştırılma metodu…
    * Kılıçbalıklarının gözlerinin büyük olmasının hikmetleri…
    * Denizlerin kısa mesafe hız şampiyonunun dilinden Musavvir-i Ezelî…

    Merhaba tabiat meraklısı sevgili okuyucularım. Denizlerin silâhşoru olarak uzun kılıcımla bugün karşınızdayım. Fakat korkmanıza gerek yok; çünkü sizler, düşmanım değilsiniz. Gerçi zaman zaman kimilerinizin kayıklarını veya şişme botlarını şişleyen arkadaşlarım oluyor; fakat onların bu işte pek kabahati yok. Çünkü arkadaşlarınız oltalarının ucuna taktıkları küçük bir balıkla bizi avlamaya kalkışıyor. Bu yeme aldanıp misinanın ucundaki kancalı iğneye takılan arkadaşlarımız da, can havliyle karşılarına kim çırkarsa şişliyor. Can pazarı bu!.. Sizi de köşeye sıkıştırsalar, neler yaparsınız bir düşünün? Hiç gereği yokken tatsız mevzulara girdik. Halbuki esas niyetim, Rabb’imizin ilim ve kudreti ile üzerimizdeki tecellilerine dikkatinizi çekmekti.

    Beni daha iyi tanımanız ve diğer sahte kılıç balıklarıyla karıştırmanız için profilden çekilmiş bir fotoğrafımı aşağıya koyuyorum. Yüzgeçlerimin ve kılıcımın şekline dikkat edin
    Denizlerin Güçlü Kılıcı

    Bir kılıç gibi yaratılmış üst çenemden dolayı, sizler beni kılıçbalığı olarak biliyorsunuz. Zaten aynı hususiyetimden dolayı ilmî olarak ad ve soyadımı da Xiphias gladius koymuşsunuz (Xiphos, Yunancada kılıç; gladius, Lâtincede kılıç demektir). Asıl kılıçbalıkları ailesinin (Xiphiidae) tipik temsilcisi olarak ben bilinirim; fakat aynı takımdan (Perciformes) diğer bir aile olan Istiophoridae grubundan başka türlerimiz de vardır. Kılıcım, sizin kılıçlarınız gibi yassı olduğu halde, yanlış bir şöhretle kılıçbalığı olarak gezinen Makaira (marlin), Tetrapturus (mızrakbalığı) ve Istiophorus (yelkenbalığı) türlerinin ise, kılıçları yuvarlaktır. Bundan başka dişlerimiz, pullarımız ve yüzgeçlerimizle de onlardan ayrılırız. Benim kalça kemerim ve buna bağlı olması gereken kalça yüzgecim (pelvik yüzgeç), pullarım ve dişlerim yoktur. Yelkenbalığı ve marlin cinslerinin ise, hem kalça yüzgeçleri, hem pulları, hem de dişleri vardır. Sırt yüzgecimin tabanı kısa, fakat ön kısmının yelken yüksekliği fazladır. Ayrıca kuyruk sapımın ortasında tek karina varken, diğerlerinin kuyruk sapında ikişer karina vardır. Diğer cinslerin sırt yüzgeçleri neredeyse bütün sırt boyunca uzanır. Yelkenbalığının sırt yüzgeci, ön kısımda biraz alçak olduğu halde, orta kısımda gövdesinden daha yüksektir. Marlin ve mızrakbalığının sırt yüzgeçleri ise yelken şeklinde olmayıp, marlinde gövde yüksekliğinden daha alçak, mızrakbalığında ise gövdeden daha yüksektir. Anatomik özelliklerimizden bu kadar çok bahsetmem, bizi bir torpil (su altı silâhı olarak kullanılan büyük bir bomba) gibi yaratan Musavvir Rabb’imizin ihsan ettiği vücut şeklimizi iyi anlamanız içindir. Çünkü denizlerin hız şampiyonu bizleriz. Zaten resimlerimize bakınca hem bu tarif edilen özelliklerimizi görecek, hem de hızlı olmamızın sebebini tahmin edeceksiniz.

    Kısa mesafelerin hız şampiyonu olan arkadaşım yelkenbalığı, üç saniyede 91 m'yi katederek bir rekor kırmıştır ki, bu, saatte 109 km'lik bir hız demektir. Ben de ondan çok geri kalmam, saatte 96 km hıza çıkarım ve 1.500 m'yi 60 saniyede katedebilirim. Boyum 5 m'ye, ağırlığım ise 540 kg'a kadar çıkar. Mavi marlin türümüz (Makaira nigricans) 640 kg'a, siyah marlin (M. indica) türümüz ise 710 kg'a kadar çıkabilir.

    Dünyanın bütün ılıman ve sıcak denizlerinde bulunuruz. Daha çok 200-600 m arasındaki 18-22 °C sıcaklıktaki suları tercih ederim. Ilık suları sevmeme rağmen, bazen rızkımın peşinden 650 m derinliğe ve donma derecesine yakın soğuk sulara da dalarım. Şimdi Rabb'imin çok açık bir rahmet tecellisinden bahsedebilirim. Bu soğuk sularda vücut fonksiyonlarımın bozulmaması ve yüzmeme yardımcı olması için karşılaşacağım sıkıntıları bilen Kudreti Sonsuz ve Müdebbir (tedbir alıp, terbiye ederek yaratan) Rabb'imiz, başka balık türlerinde bilinmeyen bir "beyin ısıtma sistemi"ni bana ihsan etmiştir. Hemen hemen bütün balıklar soğukkanlıdır ve vücut ısıları, ortam sıcaklığına bağlı olarak değişir. Bu beyin ısıtma sistemi vesilesiyle donmak üzere olan sularda bile gözlerim ve beynim 19-28 °C arasındaki bir sıcaklıkta tutulur. Peki başka balıklarda -şimdilik- bilinmeyen böyle bir metabolizma bana niçin verilmiş dersiniz? Size az yukarıda çok hızlı hareket eden canlılar olduğumuzdan bahsetmiştim. Yüksek bir hızla av peşinde koşarken, bazen 100-300 m arası derinliğe dalarız. Bu derinlikte ışık oldukça az olduğundan avımı kaçırma ihtimalim vardır. Bu sebeple gözlerim bulanık ve loş sularda iyi görebilmeye uygun yaratılmıştır. Meselâ; 2,5 m boyundaki bir arkadaşımın sadece göz bebeğinin çapı, yaklaşık 9 cm'dir. Ancak sadece büyük bir göz, iyi görmeye yetmeyeceği için, Rezzâk-ı Kerîm olan Rabb’imiz, benim aç kalıp ölmemem ve kolay avlanabilmem için gözümün retina tabakasını sıcaklığa karşı oldukça hassas yaratmıştır. Böylece her 10 °C'lik sıcaklık artışında, görme uyartılarına beş kat daha hızlı cevap verebilmem mümkün kılınmıştır. Derin, karanlık ve soğuk sularda ısıtılmış gözlerimle mürekkep balıklarını yüksek hızla avlarken, ısıtılmamış gözlere kıyasla, avlarımın yerini 7-12 kat daha net ve doğru tespit edebilirim. Bu ısının kaynağı, göz küremi çeviren kaslardan biri olan musculus rectus dorsalis'tir. Histolojik olarak da diğer kaslardan farklı özelliklere sahip bu kasa giren atardamarım (ophtalmik arter) fırça gibi dallanmıştır. Bu kastan çıkan toplardamar ile atardamar kılcallarının birbirine paralel yerleştirilmeleri sebebiyle ters kan akımı mekânizması devreye girmekte, bu da verimli bir ısı iletimine vesile olmaktadır. Böylece ısı kaybı engellenmiş olur. Kasın orta bölgesindeki kan damarlarının çevresi, ısı üreten, şekil bakımından kahverengi yağ dokusuna benzeyen hususi yapıdaki hücrelerle çevrilmiştir. Ağaç gibi dallanan kan damarları, beyin tabanımdaki basisphenoid kemiğinin üzerini saran kasın içine girerek bu bölgeyi de kılcal damarlarla gelen kanla ısıtır. Diğer balıklarda kalın ve kuvvetli bir kemik olan basispenoid, bende tam bu bölgede inceltilmiş ve kemik yerine ince bir bağ dokusuyla sarılmıştır. Böylece kemiğin ısı iletmedeki dezavantajı ortadan kaldırılarak, kan damarı, kas ve beyin kılıfım arasında mükemmel bir ısı transfer sistemi kurulmuştur. Beynimin büyük miktarda yağlı doku ile sarılması ve göz çevremin yağlı doku ile tecrit edilmesi sayesinde, gözümü hareket ettiren kaslardan biri olan m. superior rectus'un ürettiği ısı korunur. Böylece hem beynim, hem de onunla bağlantılı olan gözüm mükemmel şekilde ısıtılmış olur.

    Denizlerin Güçlü Kılıcı

    yukarıdaki resimler hakiki kılıçbalığı olmadığı halde kılıçbalığıyım diye gezinenlere aittir. En üstte yelkenbalığı, daha sonra aşağıya doğru sırasıyla iki mızrakbalığı türü ve iki tür marlin görülmektedir. Bunların eti benimki kadar lezzetli olmadığı için, bazı balıkçılar sizi aldatabilir.

    Şimdi sizi düşündürecek bir soru soracağım. Beynimin soğukta verimli çalışamayacağını ve gözlerimin net göremeyeceğini bilmeden, kasların ısı üretebileceğini hesap etmeden, başımın ve gözümün anatomisinden haberdâr olmadan böyle bir değişiklik yapılabilir mi? Yapılamaz, değil mi? Peki, diyelim ki tesadüfen(!) atalarımdan birisi böyle bir mekânizmanın faydalı olacağını bildi(!), peki bunu uygulama imkânı var mıdır? Yoktur, değil mi? Çünkü vücut sistemlerimin tamamının bilinmesi ve genetik sistemimde hassas değişikliklerin yapılması gerekir. Bu değişiklik yapılırken de mevcut sistemlerle, uyumlu olması ve sistemin işleyişinin bozulmaması gerekir. Aksi halde beynimi ve gözümü ısıtayım derken, beynim yanabilir, gözüm bozulabilir, kaslarım felç olabilir ve daha bilemediğim bir sürü metabolik hastalıkla karşılaşabilirdim. Halbuki bunların hiçbirisi olmadan, her şey en mükemmel şekilde ve yerli yerinde yaratılıyor. Bütün bir ekolojik sistem teferruatıyla bilinmeden hiçbir şeye müdahale edilemeyeceği anlaşıldığına göre, artık benim gibi muhteşem bir hayvanın hiçbir noktasına tesadüfî mutasyon ve tabii seleksiyon denen akılsız kavramların parmağının karışmasının mümkün olmadığını anlamış olmalısınız.

    Dişilerimiz yumurtalıklarında bir milyondan 29 milyona kadar yumurta taşıyabilir. Suda yüzebilmeleri için her yumurtanın içine küçük bir yağ damlası ilâve edilmiştir. 1,6-1,8 mm çapında olan yumurtalar, spermlerle buluştuktan 2,5 gün sonra yaratılış programlarına göre gelişmeye başlar. Yavrularımız hiç de bize benzemez. Yumurtadan çıktıklarında 4 mm kadar olan lârvalarımız, su yüzeyine yakın seviyede yaşar. 12 mm boya ulaştıklarında kılıçları fark edilmeye başlar ama, henüz üst ve alt çeneleri eşit uzunluktadır. Lârvalarım büyümeye devam ederken, İlâhî Rahmet'in yeni bir ihsanı tecelli etmeye başlar. Aynı uzunluktaki çenelerimden üstteki, aldığı emir doğrultusunda daha hızlı büyümeye başlar. Başlangıçta bir gelişme anomalisi gibi düşünülebilecek bu büyüme sonunda, benim için eşsiz bir silâh olan kılıcımın yaratılması tamamlanır. Boyumun yaklaşık üçte biri uzunluğunda, kemikten yapılmış, çok sert ve sivri kılıcımı tutacak ellerim olmadığı için, Rabb'imiz onu hiç zahmet çekmeden taşıyabilmem için başımın önüne koymuş. Böylece ağırlık ve hızım vesilesiyle kazandığım müthiş bir güçle kılıcımı düşmanıma saplayabilirim. Nitekim bu şekilde ağaç teknelerinizi deldiğim olmuştur.

    Genellikle yazın soğuk sulara, kışın ise sıcak sulara göç ederek hayatımızı en uygun şekilde sürdürmeye çalışırız. Etlerimiz çok lezzetli olduğundan sizin için kıymetlidir. Ama aşırı avlanmadan dolayı arkadaşlarımın boylarının ve ağırlıklarının düştüğünü herhalde fark etmişsinizdir. Yakaladığınız kardeşlerimin % 58'inin hiç ürememiş olduklarını duyunca çok üzüldüm. Böyle plânsız avlanırsanız, yakında bizim de neslimizi tüketirsiniz. Siz bakmayın yukarıda saydığım 29 milyon yumurtaya, onların büyük çoğunluğu embriyolojik safhalarda veya değişik lârva boylarında iken bir sürü hayvanın gıdası olur. Eğer öyle olmasa ve her yumurtamıza yaşama imkânı verilseydi, denizlerinizin besleme kapasitesi bizlere yetmez ve ekolojik denge alt-üst olurdu. Milyonlarca yumurtadan ancak çok az arkadaşımız neslimizi sürdürmek için hayatta kalır. Sizin oltalarınıza veya ağlarınıza yakalanmazsak, 25 sene hayatta kalabildiğimiz tespit edebildi.

    Sırtımın rengi, mevsime ve denizin rengine göre yukarıdan bakıldığında belli olmayacak şekilde metalik maviye, lâciverte, grimsi maviye, hatta bronz rengine yakın olabilir. Karın tarafım ise kirli beyaz renkte olduğundan, gökyüzünün parlaklığı sebebiyle alttan bakanların beni ilk anda fark etmesi zordur. Böyle bir kamuflajın, düşmanım olan katil balinalardan kurtulmamda büyük rolü vardır. Onun dışında bir düşmanım yoktur, ancak henüz ergin hale gelmemiş yavrularım, köpekbalıkları başta olmak üzere gerçek kılıçbalığı olmayan marlin ve yelkenbalığı ile sarı orkinosa yem olabilir. Gündüzleri dipte yüzerken, geceleri su yüzeyine yakın bölgelerde gezmeyi tercih ederim. Karnımı doyurmam için, Rabb’imin bahşettiği bir avlanma taktiğine sahibim. Hızlı oluşum sayesinde avlayacağım mürekkepbalığı veya diğer balık sürülerinin etrafında çok hızlı dolanıp onların panikleyerek bir küme oluşturmalarını sağlarım. Sonra da aniden bu kümenin merkezine dalar ve önüme geleni kaparım. Ne yapayım, ben de Rezzâk-ı Kerîm'in bu ihsanı ile hem rızkımı temin ediyor, hem de denizlerin ekolojik dengesi için üzerime düşen vazifeyi yapıyorum.

    İşte böyle sevgili okuyucular, bugün de ben kendimi tanıttım. Yerimiz fazla olmadığı için sadece üzerimde sergilenen birkaç yaratılış mucizesinden bahsettim. Binlerce balık türünün her birinde bulunan diğer anatomik ve fizyolojik hususiyetlerime girmedim. Aslında denizlerin dibinde yaşamak için gerekli olan bütün organ ve sistemlerim birer mucizedir. Onların anlatılmasını da başka balık cinslerine bırakıyorum. Her şeyi ben söylemek mecburiyetinde değilim nasıl olsa! Burada bizlere bahşedilen bazı hususiyetleri sergileyerek, kâinatı yaratan Rabb'imizi işaret etmek istedim. Sıhhat ve afiyette kalın. Benim biraz dibe dalıp beyin ve gözlerimdeki mucizevî kabiliyeti kullanarak avlanmam gerekiyor.

    [SES]http://www.sizinti.com.tr/dosyalar/sesler/64kbps/314/978.mp3[/SES]
    _____________

    Kaynak
    - Newscientist, 15 Ocak 2005, s. 18.




    Denizlerin Güçlü Kılıcı Yorumları