![]() |
Cevabı bul, akabinde sorunu sormayı unutma! .:.Bismihi Subhanehu.:. her cevap veren bir de sual eklesin ... Sorulan sorular mümkün mertebe az öz ve anlamlı olmasına dikkat ederseniz... Ve cevapları net olabilecek sorular sorulursa daha istifadeli olur . Sual: "Bismillah her hayrın başıdır,biz dahi başta ona başlarız" Bu cümleyi ele alırsak, "biz dahi başta ona başlarız" demek, ne demektir, niye "biz dahi"dir yani? |
Rahman’ın en zahir manasının Rezzak olduğu nazara alındığında, Allah isminden sonra bu ismin gelmesiyle yeryüzündeki rububiyet tecellileri nazarımıza sunulmuş olur. Rahîm ismi ise yeryüzündeki bir milyonu aşkın canlı türünden özellikle insana bakmaktadır. Zira bu türler içerisinde dünyada imtihana tabi tutulan, cennet ve cehenneme aday kılınan sadece insan türüdür. Zaten Rahîm isminin bir açıklaması “müminleri lütfuyla cennete, kâfirleri adliyle cehenneme koyan” demektir. soru:dcazakallahu khayran .. fi emanillah. Ne demektir ve kimler icin kullanilir |
Alıntı:
Allah sizi hayırla cezalandırsın demektir ve sevmediğin birilerine beddua yerine söylenir. |
Soru sormadım ama Köylü kardeşimin bir hatırlatmasıyla "her zaman cezalandırmak manasında kullanılmaz"dendi... Soru:Sinek risalesi hangi risalede geçer? |
Haşirde sizi ihya edecek Zât, öyle bir Zâttır ki, bütün kâinat O'na emirber nefer hükmündedir. Emr-i "Kün Fe Yekün" 'e karşı kemâl-i inkıyad ile serfürû eder. Bir baharı halketmek, bir çiçek kadar O'na ehven gelir. Bütün hayvanatı îcad etmek, bir sinek îcadı kadar kudretine kolay gelir bir Zâttır. ( 10. Söz) dogrumu sorulan bumuydu dogruysa soruya gececem |
Ey hodgâm insan! Sineklerin binler hikmet-i hayatiyesinden başka, sana âit bu küçücük faydasına bak, sinek düşmanlığını bırak: Çünkü, gurbette, kimsesiz, yalnızlıkta sana ünsiyet verdiği gibi, gaflete dalıp fikrini dağıtmaktan seni ikaz eder. Ve lâtif vaziyeti ve abdest alması gibi yüzünü, gözünü temizlemesiyle, sana abdest ve namaz, hareket ve nezâfet gibi vazife-i insâniyeti ihtar eder ve ders veren sineği görüyorsun. Hem sineğin bir sınıfı olan arılar, nimetlerin en tatlısı, en lâtifi olan balı sana yedirdikleri gibi, Kur'ân-ı Mu'cizü'l-Beyânda, vahy-i Rabbânîye mazhariyetle serfirâz olduğundan, onları sevmek lâzım gelirken, sinek düşmanlığı, belki insana dâimâ muâvenete dostâne koşan ve her belâsını çeken o hayvânâta düşmanlığı gadirdir, haksızlıktır. 28.Lema |
Misir piramiti kac basamaklidir(genel-kültür icin :) ) |
İlk önce sekiz basamaklı bir piramit planlanmıştı. Ama Snofru daha yükseğini isteyince 85m’lik bir yapı olusturdular:-) yanlis degil bildigime gore ama eksik olabilir:) |
Alıntı:
Sual: Mu'cizat-ı enbiyanın Kur'an-ı kerimde ihbar ve ihdas edilmesinin esbabı nelerdir? |
Birincisi: Nübüvvetlerini halka tasdik ve kabul ettirmektir. İkincisi: Terakkiyat-ı maddiye için lâzım olan örnekleri nev-i beşere göstererek, o mucizelerin benzerlerini meydana getirmek için nev-i beşeri teşvik ve teşci etmektir. Sanki Kur'ân-ı Kerim, enbiyanın kıssa ve hikâyeleriyle terakkiyatın esaslarına, temellerine parmakla işaret ederek, "Ey beşer! Şu gördüğün mucizeler, birtakım örnek ve nümunelerdir. Telâhuk-u efkârınızla, çalışmalarınızla şu örneklerin emsalini yapacaksınız" diye ihtar etmiştir Soru sorma olayını başka bir kardeşe bırakıyorum... |
Alıntı:
sual: Kardeşlerimizi neden tenkid etmemeli? |
Tenkid Giybete yol acabilir ve "Müminler ancak kardeştir. İhtilaf ettikleri zaman, iki kardeşinizin arasını düzeltin; ve sakının ki, merhamet olunasınız" (el-Hucurat, 49/10) ayetine görede müslüman bir kardesinin ölü etini yemez yine ayet buyrugu ile Risale-i nurda 8. sözde anlatilan siyah ve beyaz fareler neye kasit örnekdir(insallah basit algilanmaz:) ) |
Cevap:Gece ve gündüze işaret eder.Siyah geceyi temsil eder beyaz da gündüze işaret eder.İnsan hayatını kemirip gider yani ortalama 60 senelik hayatını gece ve gündüzün sürekli yer değiştirmesiyle tamamlaması anlatılır. Soru:Üstad Bediüzzaman'ın kendi hayatını ikiye ayırdığı ve Eski Said ve Yeni Said dönemi diye nitelendirdiği dönemler için;Eski Said ve Yeni Said arasındaki farklar nedir? |
23. Sözde Üstad şöyle der: "Ey dünya-perest ve hayat-ı dünyeviyeye âşık ve sırr-ı ahsen-i takvimden gafil insan! Şu hayat-ı dünyeviyenin hakikatını bir vakıa-i hayaliyede Eski Said görmüş. Onu Yeni Said'e döndürmüş olan şu vakıa-i temsiliyeyi dinle: Gördüm ki, ben bir yolcuyum. Uzun bir yola gidiyorum. Yani gönderiliyorum. Seyyidim olan zât, bana tahsis ettiği altmış altundan tedricen birer miktar para veriyordu. Ben de sarfedip pek eğlenceli bir hana geldim. O handa bir gece içinde on altunu kumara mumara, eğlencelere ve şöhret-perestlik yoluna sarfettim. Sabahleyin elimde hiç bir para kalmadı. Bir ticaret edemedim. Gideceğim yer için bir mal alamadım. Yalnız o paradan bana kalan elemler, günahlar ve eğlencelerden gelen yaralar, bereler, kederler benim elimde kalmıştı. Birden ben o hazîn halette iken orada bir adam peyda oldu. Bana dedi: "Bütün bütün sermayeni zayi' ettin. Tokata da müstehak oldun. Gideceğin yere de müflis olarak elin boş gideceksin. Fakat aklın varsa, tövbe kapısı açıktır. Bundan sonra sana verilecek bâki kalan onbeş altundan her eline geçtikçe yarısını ihtiyaten muhafaza et. Yani gideceğin yerde sana lâzım olacak bazı şeyleri al." Baktım nefsim razı olmuyor. "Üçte birisini" dedi. Ona da nefsim itaat etmedi. Sonra dörtte birisini dedi. Baktım nefsim mübtela olduğu âdetini terkedemiyor. O adam hiddetle yüzünü çevirdi gitti. Birden o hal değişti. Baktım ki; ben, tünel içinde sukut eder gibi bir sür'atle giden bir şimendifer içindeyim. Telaş ettim. Fakat ne çare ki, hiç bir tarafa kaçılmaz. Garaibden olarak o şimendiferin iki tarafında pek cazibedar çiçekler, leziz meyveler görünüyordu. Ben de akılsız acemîler gibi onlara bakıp elimi uzattım. O çiçekleri koparmak, o meyveleri almak için çalıştım. Fakat o çiçekler ve meyveler, dikenli mikenli, mülâkatında elime batıyor, kanatıyor. Şimendiferin gitmesiyle müfarakatından elimi parçalıyorlar. Bana pek pahalı düşüyorlardı. Birden şimendiferdeki bir hademe dedi: "Beş kuruş ver, sana o çiçek ve meyvelerden istediğin kadar vereceğim. Beş kuruş yerine elin parçalanmasıyla yüz kuruş zarar ediyorsun. Hem de ceza var, izinsiz koparamazsın." Birden sıkıntıdan ne vakit tünel bitecek diye başımı çıkarıp ileriye baktım. Gördüm ki, tünel kapısı yerine çok delikler görünüyor. O uzun şimendiferden o deliklere adamlar atılıyorlar. Bana mukabil bir delik gördüm. İki tarafında iki mezar taşı dikilmiş. Merak ile dikkat ettim. O mezar taşında büyük harflerle "Said" ismi yazılmış gördüm. Teessüf ve hayretimden "Eyvah!" dedim. Birden o han kapısında bana nasihat eden zâtın sesini işittim. Dedi: "Aklın başına geldi mi?" Dedim: "Evet geldi fakat kuvvet kalmadı, çare yok." Dedi: "Tövbe et, tevekkül et." Dedim: "Ettim!" Ayıldım... Eski Said kaybolmuş. Yeni Said olarak kendimi gördüm." Eski Said, daha ziyade akli gidiyordu, Yeni Said ise ilhama da mazhardır, akıl-kalp ittifakıyla hareket eder. Eski Said hayatın geniş dairelerinde hizmet ediyordu, Yeni Said ise sürgünde, garip, kimsesizdir, gelecek nesillerin hidayetine vesile olacak nurlu Kur'an reçetelerini yazmakla meşguldür. Eski Said üst düzey Arabi dersleri talebelerine ders verirken, Yeni Said Molla Hamide Kur'an dersi vermeyi son derece önemsemektedir. Çünkü şartlar değişmiştir, şartlara göre hizmet metotlarının da değişmesi gerekir. |
Soru:Bediüzzaman said-i nursi hazretleri meslegimiz haliliyedir derken neyi kast ediyor |
Alıntı:
“Risale-i Nurun mayası ve meşrebi tefekkür ve şefkat olduğu cihetle Hazret-i İbrahim’in (A.S.) hususî meşrebi olan tefekkür ve şefkat noktasında tam tevafuk etmek sırrıyla…” (Şualar,723) Hz. İbrahime "halilullah" denir. Bu, "Allah İbrahimi halil / dost edindi." ayetine dayanır. (Nisa 125) Hz. İbrahim, Cenab-ı Hakkın cemalî isimlerine mazhar biri olduğundan yumuşak huylu, son derece merhametli idi. Onun bu durumunu, putlara tapanlara beddua etmeyip Allahın Ğafur ve Rahim isimlerine havale etmesinde görebiliriz. Nur talebeleri "muhabbet fedaileri" olduğundan onların meslek ve meşrebi Hz. İbrahime daha yakındır. Bundan dolayı mesleğimiz "Haliliye" olmaktadır. Bedir savaşında esir alınan müşriklere ne muamele edileceği konuşulurken, Hz. Ebu Bekir, fidye karşılığında serbest bırakılmalarını teklif eder. Hz. Ömer ise, öldürülmelerini söyler. Hz. Peygamber (a.s.m), Hz. Ebu Bekir`i Hz. İbrahim ve Hz. İsa`ya; Hz. Ömer`i de, Hz. Nuh ve Hz Musa`ya benzetir. Hz. İbrahim, Cenab-ı Hakk`a şöyle yalvarmıştır. "Ya Rabbi, kim bana tâbî olursa, bendendir. Kim de bana karşı gelirse, şüphesiz Sen Gafur`sun, Rahim`sin" (İbrahim,36) Hz. İsa, ümmetinden olup da, zamanla tevhidi bırakıp teslise sapanlar hakkında şöyle der: "Ya Rabbi, onlara azab edersen, şüphesiz onlar Senin kullarındır. Eğer onları bağışlarsan, şüphesiz Sen Aziz`sin, Hakim`sin" (Maide, 118). Görüldüğü gibi, cemali tecelliye mazhar bu iki peygamber, ümmetlerinden haddi aşanlar için beddua etmemişlerdir. Celâlî tecelliye mazhar olan Hz. Nuh ve Hz. Musa`nın duaları ise, farklıdır. Hz. Nuh, hakkı kabulden kaçan kavmi hakkında yaptığı duada şöyle der: "Ya Rabbi, yeryüzünde bir tek kafiri bile sağ bırakma..." (Nuh, 26). Hz. Musa ise, şöyle yalvarır "Ya Rabbi, onların mallarını mahvet, kalblerini sık. Onlar, can yakıcı azabı görmedikçe iman etmeyecekler" (Yunus, 88). Sorularlarisale-i Nurdan alıntı. Soru:"En büyük hile hilesizliktir"sözünü açıklar mısınız? |
Alıntı:
Sual: Kaç çeşit hayat vardır? Farkları nelerdir? |
O soru cevaplandı ve yeni bir soru soruldu,Köylü kardeşim okur musunuz? |
Alıntı:
uyuyakalmışım galiba, hem de dört yeni soru sorulmuş/cevaplanmış(bazi arkadaşlar sorularlarisaleinur sitesinden bile iktibas itme cesaret ve şevki göstermiş....özür dilerim,.. Alıntı:
sual: uykunun çeşitleri nelerdir? |
Alıntı:
"Uyku üç nevidir (çeşittir): "BİRİNCİSİ: Gaylûledir ki, fecirden sonra, tâ vakt-i kerahet bitinceye kadardır. (Yâni güneşin doğuşundan, yaklaşık 45 dakika geçinceye kadarki zamandır). Bu uyku, rızkın noksaniyetine ve bereketsizliğine hadisçe sebebiyet verdiği için, hilaf-ı sünnettir. [Sünnete aykırıdır.> Çünkü rızık için sa'y etmenin [çalışmanın> mukaddematını ihzar etmenin [başlangıcını, hazırlığını yapmanını en münasip zamanı, serinlik vaktidir. Bu vakit geçtikten sonra bir rehavet arız olur. O günkü sa'ye ve dolayısıyla da rızka zarar verdiği gibi, bereketsizliğe de sebebiyet verdiği, çok tecrübelerle sabit olmuştur. "İKİNCİSİ: Feylûledir ki, ikindi namazından sonra, mağribe (akşama) kadardır. Bu uyku ömrün noksaniyetine, yâni, uykudan gelen sersemlik cihetiyle, o günkü ömrü nevmâlûd, yarı uyku, kısacık bir şekil aldığından, maddi bir noksaniyet gösterdiği gibi, manevî cihetiyle de, o gün hayatinin maddî ve manevî neticesi ekseriya ikindiden sonra tezahür ettiğinden, o vakti uyku ile geçirmek, o neticeyi görmemek hükmüne geçtiğinden, güya o günü yaşamamış gibi oluyor. "ÜÇÜNCÜSÜ: Kaylûledir ki, bu uyku Sünnet-i Seniyyedir. Duhâ vaktinden, öğleden biraz sonraya kadardır. Bu uyku, gece kıyamına sebebiyet verdiği için sünnet olmakla beraber, Ceziretü'l Arabda, vaktü'z-zuhr denilen şiddet-i hararet zamanında bir tatil-i eşgal, âdet-i kavmiye ve muhitiye olduğundan, o Sünnet-i Seniyyeyi daha ziyade kuvvetlendirmiştir. Bu uyku hem ömrü, hem rızkı tezyide medardır. Çünkü yarım saat kaylüle, iki saat gece uykusuna muâdil gelir. Demek, ömrüne her gün bir buçuk saat ilâve ediyor. Rızık için çalışmak müddetine, yine bir buçuk saat ölümün kardeşi olan uykunun elinden kurtarıp yaşatıyor ve çalışmak zamanına ilâve ediyor." (Lem'alar, 269) Kendi cümlelerimizle yazınca pek kıymet bulmuyor ve ayrıca alıntı yaptığımız zaman nerden alıntı yaptığımızı belirtmekte doğru olandır ama ne faydaki alıntıda sizi tatmin etmiyor. |
3 cesit uyku vardir Kaylule Gaylule Feylule Kaylule efendimizinde yaptigi sünnet olan ögle arsinda uyunan uykudur Gaylule sabah namazindan sonra uyunan uykudur Feylule ise ikindi vakti ile aksam namazi arasinda uyulan uykudur(Efendimizin dedigine göre bu arada uyuyan kisi uyandiginda hala yasiyor ise sükür namazi kilmalidir demistir) Insallah karistirmamisimdir :Soru: Risale-i nur sadelestirilemez deniliyor peki risale-i nur ilk hali ile osmanlica yazilmistir ve sonrasinda latinceye cevirilmistir peki bu arada bir sadelestirme söz konusumudur |
Alıntı:
Sual: Şeytanın varlığını ispatlayın? Ek: Alıntı:
Hususan benim gibiler..Allah affetsin..Evet "efela yeşkuruuuuun?" |
Soru nerde üstad soruya cevabi verdin soruyu sormadin:) |
Alıntı:
|
Ben bu oyunu anlamadim ne yazikki simdi cevabi veren kisi soruyu yazmiyormu kyölü kardesim Simdi ayni cevaba bir cevap daha verdiniz bende soru nerde diye soruyorum:( |
neyse ben de bi soru sorayım inş. Kalbi selim ne demektir? |
selim arapçada teslim anlamına gelir,kalbi selim şüphelerden şirkten temizlenmiş ihlasla iman etmiş kalp demektir. Soru : cem'us salateyn nedir? |
Alıntı:
Yolculukda öğle ve ikindi namazların ve/ya akşam ile yatsı namazların cem(birlikte kılınmasına) edilmesine cem'u s-salateyn denir. :cicek01221: Sual: Zahiren suçsuz ve masum insanın işkenceye maruz kalması, musibetlerden kurtulamaması adalet-i ilahiyeye muhalif düşmez mi? |
Kader adalet etmiştir... Not:Kesin bu cevaba bir eleştiri yazarsınız benim tanıdığım Köylüyseniz.:)) |
Alıntı:
Sual: İhlasın ikinci düsturu nedir? |
"Kendin hazırla kendin cevapla" Katılım için Allah razı olsun. :hosgeldin: El-cewab: Kardeşlerini tenkid etmemek ve faziletfüruşluk nev'inden gibta damarını tahrik etmemektir. Sual: İhlâsa mâni esbab nelerdir?[/QUOTE] |
Alıntı:
Sual-İhlâsa mâni olan diğer esbab nelerdir? |
Alıntı:
El-cevab: Kendini beğenme arzusu. Sual: Kötülük neden var? |
Alıntı:
**Kötülüklerin yaratılıştak amaçlardan biri insanları kemalata sevk etmektir! atletin gelişmesi için handikapların icadına benze tebiliriz. Sual: insanlar neden var? |
El-cevab: Şefkat-i mukaddeseden. Sual: Zalimin zem ve tekfiri sevab mıdır? |
bu nasıl oyun böyle. niye herkes sorusu sorarken osmanlıca kelimeler kullanıyo ki. osmanlıcamız gelişsin diyemi :) . osmanlıca lugatı yanıma alayım ozaman. :kahve0121: güncelliyorum :mad0233: bilenler yukarıdaki sorunun cevabını yazabilirler.......... |
Bütün Zaman Ayarları WEZ +3 olarak düzenlenmiştir. Şu Anki Saat: 10:43 . |
2000- 2025
Tüm bağışıklıklar ve idelerden bağımsız olan sözcükleri sarfetmeye mahkumdur özgürlük