Darwin tabiatta gözlediği olumsuzlukları, Rahmet ve iyilik sahibi bir yaratıcının varlığı ile bağdaştıramıyordu. Darwin’e göre tabiattaki kötülük probleminin çözümü, tabiat kanunlarını kullanarak Allah’ı doğanın sorumluluğundan kurtaracak mekanikçi bir yaklaşımdaydı. Bunun için tabiat, Allah’ın eliyle değil de, doğa yasalarıyla idare edilmeliydi. İşte İlâhi yaratılıştaki bu kötülükleri, doğanın kör kuvvetlerinin şekillendirdiğine inanç, Darwin’i evrim teorisine yöneltmiştir.1

Evrim teorisinin ortaya konduğu on dokuzuncu yüz yıl, pozitivist ve materyalist felsefenin hâkim olduğu bir dönemdi. Dolayısıyla, teorinin takdimi de bu düşünce ışığında olmuştur. Aynı şekilde, geçen 150 yıllık sürede de, teori hakkında tartışmalar hep bu ateizm gölgesinde yapılmış, teori, kâinat ve içindeki canlılarla ilgili düşüncenin takdiminden ziyade, bazıları tarafından âdeta, bir inanç sistemi şeklinde savunulur ve kabul edilir hale gelmiştir. Teori hakkında ileri sürülen argümanların ve ortaya konan delillerin ne dereceye kadar bilimsel olduğu ve teoriyle paralellik teşkil ettiğine değil, ateist düşünceyi ne kadar desteklediğine bakılmaktadır. Evrim teorisindeki işin güçlüğü de asıl burada yatmaktadır.

Batı dünyasında, on dokuzuncu yüz yılda, entellektüeller arasında, Allah’ın bilim ve felsefede gereksiz olduğu görüşü üzerinde uzlaşıldığı görülmektedir. Bu yüz yılın sonunda ise Friedrich Nietzche, Allah’ın öldüğünü ilân etti. Ona göre, insanlık Allah’tan kurtulmuştu. Allah’ın sahneden çıkarılmasıyla birlikte, metafizik de tamamen kenara atılıyordu. Biyoloji hiçbir dînî ön kabule bağlanmayacaktı. Evrimciler her çeşit metafiziksel bağdan kurtulduklarını savunuyorlardı.

Yirminci yüz yılda, pek çok yeni bilimsel başarılar elde edilmesiyle her türlü dînî görüşe meydan okundu. Bu asırda özellikle bilimsel materyalizmin yükselişiyle, her türlü başarısızlığın faturası dine kesildi. Bilim, materyalist ideolojiye âlet edildi. Çünkü, bu ideoloji, hayatiyetini din düşmanlığında görüyordu. Bu sebeple her türlü sosyal problemin kaynağı din olarak gösterildi.

Düşünce tarihinde Allah’ı arka plâna atma çalışmaları, evrenin madde ve hareketten ibaret olduğunu savunan materyalizm ve ateizme yol açmıştır. Materyalist felsefeciler, Allah’ın kâinattaki hiçbir tasarrufunu kabul etmezken, Batı’daki bazı dini düşünce taraftarları da, Allah’ın baskıcı bir güçle değil, ikna edici bir sevgi ile icraat yaptığı görüşünü dile getirirler. Yani, uysallaştırılmış bir Allah modeli esastır.2

Phillip Johnson, Allah yerine kontrol edilebilen bir şeyin konularak adeta putperestliğe yol açıldığını ileri sürer. Ona göre, ilkel kabileler çamur ve ağaçtan putlar yaparlardı. Bilgili modern entelektüeller ise, teoremlerden putlar yapmaktadırlar.3



Prof. Dr. Adem Tatlı


[QUOTEIT]1. Caplan, S. R. and Kara-Ivanov, M. The Bacterial Flogellar Motor. International Review of Cytology, 1993, 147, 97-164.
2. Behe, M. J. Darwin’in Kara Kutusu. Çev. Burcu Çekmece. Aksoy Yayıncılık, İstanbul, 1998, s.99-102.
3. Behe, M. J. Darwin’in Kara Kutusu. Çev. Burcu Çekmece. Aksoy Yayıncılık, İstanbul, 1998,s.107-113.[/QUOTEIT]