Fikrimden geceler yatabilmirem
Bu fikri başımdan atabilmirem

Eski bir gazetenin sararmış sayfalarından birinde yeniden karşıma çıkan eskimiş o tek hece. Üstelik bu bahsin yolu ayrılıktan da geçmiyor. Kolay istenirse kolayı veriyor o her şeyi Kolay Kılan. Bir yaşam serüveninin çeyreğinde belki tam ortasında beliren yeni bir iz, yeni bir mecra. Ezelden yazılı her şey, ne şaşırtıcı ne üzücü üstelik. Kalbim atmıyor, gece kadar sessiz düşünceler. Peki ya geride kalanlar olduğu gibi mi yaşayacaklar?

Her şey zamanla her şeye benziyor. Her şeyin astarı her şeyin yüzü. Gözlere ise bakan gerekti. Gözlerimi kaybettim. Onca sözden geriye kalan bir kulunç ağrısı. Sözlerim ki gülünç üstelik. Karşıdan geleni görmemek için kaldırımdan karşıya geçmek ya da dikine sürmek nalları. Sahipsiz mi kalacak şimdi o benzin istasyonundaki isli güller? İçinde ateşten diller gezinen bir şehir sular altında mı kalacak? Üzülmek için bir sebep yok, endişe için bir neden, ne sorulacak tek bir soru… Çok geçmeden üzerinden, her şey yine her şeye benzeyecek.

Güneş varken aynı toprağa bahar da düşer kış ta. Kendinden olmayan her düşünce kendi ellerine vurulmuş bir kelepçe. Varsayalım ki özgürsün. Kanat çırpmak istediğin gökyüzü hangisi? Uyku kadar tatlı, yitirmek kadar melankolik, aşk kadar huzurlu, sade ve esmer bir gökyüzü diliyorum.

Ölümsüz hayat arkadaşım, yalnızlığım, bazen çöl aslanı bazen ürkek bir ceylan. Dün bir kuştu avuçlarıma konan, bugün dudakları ısıran vahşi bir yılan. Ezberlenmiş bir cümle hiç değil, adı yok, tanığı yok bu sözün. Yeniden bir kez daha ayrılık. Ayrılık, ama neden ayrılık?


(Alıntı)