MUHAKEME.NET FORUMU - İnsanların birbirlerini anlayamama nedenleri ne olabilir?

dünyanın ve dolayısıyla insanlığın varlığından beri içinde olunan ama genel anlamda fazla sorgulanmayan, sorgulanması farklı disiplenlerce farklı düşünce yollarıyla gerçekleştirilen bir sorun kanımca insanların birbirlerini anlayamaması. Kelime, cümle yada paragrafların bu sorunu her yönüyle kavrayacak ve çözüm yolları sunacak bir yapıda olması beklenemez. Ancak bizler gibi eksikliklerimizle bir şeyler sunabiliriz.

Benim bu soru(n/y)a bakış açılarından aklıma ilk gelen dil problemidir, daha geniş ifadeyle düşünürken kullandığımız dili ne kadar iyi kullanıp kullanmadığımızla alakalı. Ve isteğimizi ifade ederken (sözlü-yazılı-jest-mimik vb.) ne derece tam düşündüğümüzü karşımızdakine aktarabilmek. Bu açılardan konuyu genişletip bir alt durum belirleyip spesifik hale getirmemiz gerekiyor bu cihetle.

Şu an burada yazıyor olan benim iletişim olarak seçtiğim sanal-klavyeye dokunarak-dolayısyla göz kontrolümle yazdıklarımı görerek iletişimden ziyade, reeldeki insanların birbirleriyle sözle, yani kelimelerle etkileşimde bulunmalarını irdelemek bireysel bir öncelik olarak her ne kadar sibernetik ortamla ortaya çıkan sorunları daha ön plana itmiş gibi gözükse de reel iletişim öncelik arzetmektedir. Aslolan gerçektir son kertede, kendi gerçekliğimiz, yanılsamadığını hissettiğimiz gerçekliğimiz -ki kolay kolay her an ortaya çıkmıyor maalesef....

İki bireyi reel ortamda cismani varlık olarak ele alalım. Bu kişiler bir konu hakkında tartışmaktalar. Böyle bir durumda bence bu kişilerin sağlıklı iletişimde bulunmaları için bazı soruları sormak gerekmektedir;
Bu kişiler birbirlerini ne zamandan beri, hangi ölçüde, hangi ortamlar içerisinde tanımışlar, birbirlerine karşı hangi jargon-üslupları geliştirmişler..... bu kişilere A ve B diyelim. A'nın eğitim düzeyi nedir, ortalama 24 saatini hangi ortamlarda geçirir, hangi aktivitelerde bulunur, hangi yabancı dilleri bilir vs. sorular da beraberinde gelir. B ile geliştirdiği iletişimde önceki zamanlardan biriken -bir yönden önyargı (pozitif/negatif görecelilik dahilinde) diğer yandan alışma, düşünce okuma, hissetme gibi farklı duyuların gelişmesi elbette bu iletişimi farklı yönleriyle etkileyecektir. Ayrıca bu kişiler belli bir süredir görüşüyor olsalar bile o günkü o saatteki o dakikadaki iletişimlerinde üzerlerindeki kıyafet, oturma biçimleri, göz temasları bile konuşmayı belli ölçülerde etkileyecektir (Bu görüşe en büyük karşıt görüş belli bir süre sonra tanıdıkların fiziksel-dış görünüşlerinin bir önemi kalmadığı yönünde yoğunlaşmaktadır) Tüm bu varyasyonlara bağlı olarak aklımızda geçenleri tam anlamıyla sağlıklı-%100 karşı tarafımızdakine geçirmenin mümkün olmadığını düşünenlerdenim. Öyle anlar oluyordur ki- sanırım tek bende olmuyor- aklımızdan geçeni kelimelere dökemiyoruz, jestler kar etmiyor, sadece yakınlaşıyoruz düşüncelerımıze ve karşımızdakinden de genellikle "seni anlıyorum" türünden cevaplar alıyoruz. Belki anladı, belki anlamadı da anlar gibi yaptı, anlamaya çalıştı ya da; ayrıntılı, özellikli ya da basit ve sade anlatım tarzları olsun kişisel tercihlerimiz ya bizleri karşımızdakine (her bir başka kişide farklı hal alabilen) daha fazla yakınlaştırıyor ya da uzaklaştırıyor ve biz buna önyargılı- takıntılı- ayrı dünyanın insanı vb. kalıplar üretiyoruz. İnsanlık üretmedi mi bunları? evet öyle, ya peki sonrası, önyargılısın sen tu kaka mı?

Neden önyargılıyız? sorusuna verilecek cevap ta öyle uzundur ki tek bir cevabı yoktur kanımca. beni düşündüren (il)legal korku-çekingenlik-bastırılmışlık türevi çevreden ve içten gelen ve karakterimize doğrudan ya da dolaylı etkide bulunan hususların bu anlamda soruya verilen cevaplar içerisinde en fazla yer bulan "önyargılı" olma durumu tartışılmaya, birşeyler yazıp çizmeye değer diye düşünmekteyim.

Sağlıcakla Muhakeme siberailesi.