Nisbet ve huzuru yani kemaliyetleri elde etmenin dört usulu vardır.

Birinci yol musafaha ve beyat etmekle mümin teslim olduğu şeyhinin emrine girmesiyledir.
Giren onun emrinde zikir ve rabıtaya devam eder.
Sarık cübbe giymek yani İslami kıyafete girmesi de faydalıdır.
Bu yol yalnız nisbet almak içindir.
Bilahare şeyhinin emri ile suluka başlar, halini Cenab ı Hakk’a havale eder.
Artık bir taraftan Allah’a tevekkül etmekle, diğer taraftan da şeyhinin emri ile azami tedbir alır.
Bütün hallerini hatta rüyalarını şeyhine arz eder.
Şeyhi de münasib gördüğü en kolay yolla onu yetiştirmeye çalışır.

İkinci yol, ümmet hakkında ittifak etmiş olduğu zevatların kitaplarını okumak nisbet veyahud bereketleriyle şereflenmek yoludur.
Buna yalnız nisbet ve bereketlenmek için kitaplarırının ince manalarını tetkik etmeden, mücerred okumakla devam edilir.
Tarikat usullerinden haberdar olsun olmasın bu yolla da kemaliyetleri elde etmek mümkündür.
Hadis i şerifte ‘ İlme riayetçi olun, ilmi rivayetçilerden olmayın’ buyrulmuştur. Bu yolda başkaları için değil, kendilerine faydalı olanlar yetişir.

Üçüncü yol, dirayetle kitaplarını okumak, kitapların içindekileri inceden inceye düşünmek ile devam edilen yoldur.
Bu yolda ikinci yol gibi beyat olmaksızın nisbeti elde etme imkanı vardır.
Her iki yolu da Kadiri, Şazeli ve bazı Sıddıkiyye yolundakiler tercih ettiler.
Bu iki yolda yetişene ‘ Üveysiyü’l meşreb’ denilir.
Şu kadar ki bazı Sıddikiler bu iki yol zor olduğu için tercih etmediler, tercih etmeyenler bu yoldaki tehlikeleri nazarı itibara almışlardır.

Bu Abdi Fakirin itikadı da şudur: İntisab ve kemaliyeti elde etmek için birinci yolun tercihi şart değildir deriz. Ekmelü’l alimin Bediüzzaman Hazretleri de ikinci ve üçüncü yolu tercih etmiştir.

Binaenlayh üçüncü yolla devam eden her Müslim, İhyau Ulumi d Din, Kutü’l Kulub, Reşehat, Mektubat-ı Rabbani gibi kitaplara dalıp incelemek ve içindekileriyle amel etmek sayesinde yetişmesi mümkündür.

Şu kadar ki bu yolla sülük edene yedi şart vardır. Bu şartları yerine getirenin ehl i tasavvuftan sayılmasında şüphe olmadığı gibi nisbeti de alırlar. Gavzi Hizani, Şeyh Abdulaziz Mağrabi’nin müşahadesini tevil etmekle şöyle demiştir:


Muşarun ileyh hayattaki kutba beyat etmeyen vefat etmiş zevatlardan faidelenmez demiştir. Fakat iş öyle değil, kemali samimiyetle vefat eden bir zata bağlanan mürid, hayatta olan Gavsın vasıtası olmaksızın vefat eden zatlardan faydalanır ve saliklerin imdadına yetişirler.

1-Okuduğu kitapta anlayamadığı cümle veya kelimeyi işaretleyip bilen bir zata müracaat etmekle tahlil etmektir
2-Kemali muhabbetle virdlerine yagud hizblerine devam etmektir
3-Kemali ihlasla anladığı miktarca okuduğu kitapla amel etmektir. Burada ençok sakınacağı evham, hayal ve rüyadır
4-Kemali zillet ve nefsin kırılmasıyla ruhaniyetlerinden istimdat ederek suluka devam etmektir.
5-Salik hangi velinin tarikatına göre amel ederse o tarikatın edebine, usul ve temel kaidelerine riayet etmesi şarttır. Yani her bir evliyanın meşrebinden bir parça alarak, sonra almış olduğu parçalardan kendine bir yön tayin ederek faydalanamaz. Bu hata bilnetice saliki yoldan çevirip münkir de edebilir.
6-Kat’i bir itikalda okumuş olduğu kitabı, prensip etmiş olduğu tarikatı Cenab ı Hakk’ın rahmet kapılarından birisi olduğuna inanmaktır. Çünkü mürşid olan veli, hayatında Allah’ın halifesidir. Vefatından sonra ise Allah teala onun vekili ve kefilidir. Onun kefili Allah olunca Feyyad ı Mutlak Teala o veli mürşidinyerinde melekler yaratır. Melekler de o velinin yerinde, mezkur velinin tarıkatıyla amel edeni irşad ederler. Yeter ki teslim ve ihlas olsun.
7-İntisab ettiği tarikat meşhur ve mağruf olmasıdır. Yani ümmetçe meşhur olmayanların yolu hak ise de ona suluk edilmez. Mesela , Bazı Geylani Şeyh Abdulkadir, Şahı Nakşibend, Eba Hasan Şazeli, İmam Rabbani ve İmam Gazali (kaddasallahu esrarahum) hazretlerinin kitapları var, meşrebleri meşhur olan bu gibi zatlar hepsi vasıta olurlar. Bu zevatların ittifakıyla tarikatı tevatür derecesini bulan zatı görmemek ve onunla buluşmamak, ittiba etmeye ve nisbeti almaya zarar vermez ednilmiştir.

Şeyh Ahmed Gümüşhanevi kuddise sırruh büyüklerin himmetine sarılan kimsede üç şart varsa o büyüğün ona şefaat etmesi farzdır, demiştir:

a)Emrini yerine getirmek ve amel etmek
b)B) Meşrebini gizlemek ve evhamı sarf ı nazar etmek
c)Nefsini koruduğu gibi büyüğünün de şerefini korumaktır.

Bu üç haslet müridin üzerine farz olduğu gibi bunun mukabilinde şeyhinin üzerinde de üç haslet vacib olur. Bidayette müridini en kolay yolda yürütmek, yahud celb etmek, tebliğde son derece izah etmek ve himmetiyle onu korumaktır. Ancak vefat eden zata intisab eden Allah’a ve Rasulullah’a ve bağlı olduğu ruhaniyete karşı edebi bilmek şarttır. Aksi takdirde fayda elde edilemez buyrulmuştur.

Nisbet almanın dördüncü yolu; diri bir şeyhe intisab etmekle tezhibi ahlak, tevhide fena bulmak için diri şeyhin sohbetine gitmektir. Ümmetten bu yolda tehlike gören hiçbir zat olmamıştır. Sohbet ve mücahede intisab edilen şeyhe hizmet etmekten ibarettir. Sohbet kemal bulunca salik Ceban ı Hakk’ın izin ve iradesiyle kendini kemalata erdirmiş olduğundan, başkaları da hakka davet etmeye hak kazanır.

Bu yol her zamanda revaç bulmuş, Sıddıkiye ve Şazeli meşayıhı tarafından tecrübe edilmiştir. Şazelilerden asrının müceddidi İmam Şerani, ikinci binin müceddidi İmam Rabbani rahimehullah her zamanda bu yolun açık olduğunu ve kıyamete kadar devam edeceğini beyan etmişlerdir.

İmam Rabbani diri bir kediye intisab, vefat etmiş bir arslana intisabdan daha hayrlıdır demekle bu yol ashabı kiramın yoludur, şüphe ve tehlikelerden aridir buyurmuştur.

İmam Şerani de, bir insan 600 kanatla tek başına amel etse bile kemalatı elde etmeye yol bulamaz ve mürşidsiz yola çıkanın evham ve hayal tuzaklarında boğulmasından korkulur. Onun için diri bir şeyhe intisab etmek vaciblerden sayılmıştır. Ben de en son bütün ilim ve bilgilerimi terk etmekle Hace Ali el Havvas’ın kuddise sırruh sohbetine girdim, ondan sonra bu kavmin hakiki olan meşreblerine vakıf oldum. Hatta ilimde tekamül etmeme rağmen Hace’nin sohbetine devam ettikten sonra hiçbir şey bilmediğimi idrak ettim, buyurmuştur.

İmamın sözünden anlaşılıyor ki: Şazeli tarikatının esası Sıddıkiye gibi zahiri ilimleri tahsilden sonra acz ve fakrini idrak etmekle aşka dönmek ve ilmi terk etmektir. Bu yolla birinci yolun arasındaki fark şudur: Bu yolda suluk eden hem kendini yetiştiri, hem de başkasını kemale erdirir. Dördüncü yoldan kemal bulan sadreddi i Konevi ve Şehy ul Ekber şöyle dediler: Herhangi bir şeyh kemalden sonra, kendilerinden daha mükemmel bir şeyhi bulursa kendisi ve müridleri ile beraber, mükemmel olan şeyhe teslim olması vacibdir. Mevlana Halid, halifelerine şu tavsiyede bulunmuştur. Sizden iki halife bir beldede bulunduğunuzda, sizden kamil olan, mükemmel olana teslim olsun. Bu hususta mektubları meşhurdur.

Gavsi Hizani, bir müslümana beyat ve nisbet almaksızın tüm kamil şeyhleri dolaşıp ziyaretlerinde bulunsa bile fayda föremez, intisab ettiği zattan başkasına göz diktin mi o zatın feyz ve nisbet kapısı sana kapatılır diye tasrih etmiştir.

Birgün Hazne’de bulunduğum sırada arap kentli Şeyh Muhammed, Şeyh Masumun sohbetindeydi. Muşarun ileyh Molla Muhammed, sen kubbeye gitmiyor musun diye sordu. O da ona şu cevabı verdi: Ruhum sana feda olsun. Ben kubbe için buraya gelmedim, dedi. Şeyh Masum kuddise sırruh onu da ihmal etme diye emretti. Bu fakirin itikadı da Şeyh Muhammed’in itikadı gibidir.


Edeble Varış Lütüfla Dönüş Dilara Yayınları Üstaz Fakih İsmail Çetin kuddise sırruh.