Osmanlı Belgelerinde Dini Motifler
Dr. Hüseyin ÖZDEMİR
Osmanlı Belgelerinde Dini Motifler
[SES]http://www.sizinti.com.tr/dosyalar/sesler/64kbps/364/4634.mp3[/SES]
Tarihî kayıtlar, hem geçmişe hem de geleceğe ışık tutan önemli belgelerdir. Şahıslar varlıklarını, hukuklarını belgelerle ispat ettikleri gibi, devletler de milletlerarası sahada hukuklarını, mülkiyetlerini, hâdiselerin keyfiyetini vesikalarla ortaya koyarlar. Dünya muvazenesinde söz sahibi olmuş Osmanlı gibi bir ülkenin arşivlerinde, bünyesinde barındırdığı milletlerin kayıtları mevcuttur. Bu belgeler; aşiretten, Devlet-i Âliye'ye uzanan yolculuğun sırlarını keşfetmek isteyenler için, çok büyük ehemmiyet arz eder.

Osmanlı belgelerinin diplomatika ve muhteva bakımından; ferman, berat, tezkire, kaime.. gibi birçok çeşidi vardır. Bu belgeler müessese ve kişilere göre değişebilen sülüs, nesih, tevkî', rika', siyâkat, reyhanî, divânî gibi yazı çeşitleriyle kaleme alınırdı. Sözkonusu belgelerin ortak özelliği, Allah'ın adı ile başlaması ve bazı dinî motifler taşımasıdır.

Osmanlı diplomatik dilinde tahmid ve temcid adı verilen, her işin Allah ile irtibatlandırıldığını gösteren 'Hüve' tabirleri, uzun ve kısa farklı şekilleriyle bütün belgelerin başında bulunur. Beratlarda 'Hüve'l-bâkî' (O, bâkîdir), 'Hüve'l-mu'în' (O, en büyük yardımcıdır), 'Huvallahü'l-azîzü'l-vehhâb tu'izzü men teşâ'ü bi-gayri hisâb' (O, azîz ve cömert olan Allah'tır, dilediğini hesap edilemeyecek derecede azîz kılar) gibi çok çeşitli ifadeler yer alır. Bazı belgelerde de, 'Bismillahirrahmanirrahîm', 'Bismihî Subhânehû', veya ahidnâmelerde olduğu gibi 'Lâilâhe illallah, zü'l-kuvveti'l-metin, Bismillahirrahmânirrahim' şeklinde besmeleler vardır.

Osmanlı diplomatikasında belgelerin başında bulunan, başlangıç tabirlerinden birkaç misâl:

1- Hüve: Arapçada 'O' mânâsında kullanılan bu zamir, tek başına kullanıldığında, genelde Allah (celle celâlühü) kastedilir. Istılahı olarak da; 'Allah nâmına, Allah için, Allah'ın adı ve izni ile' gibi mânâları ihtiva eder.

2- Bismihi Subhanehu: 'Her türlü kusurdan münezzeh olan Allah'ın ismiyle' mânâsına gelir. Istılahı olarak ise, 'hüve' zamirinde olduğu gibi, 'Allah nâmına, Allah için, Allah'ın adı ve izni ile' mânâlarını ihtiva eder.

3- Ya Fettâh: Allah'ın ism-i şerîflerinden biri olan 'El-Fettâh'; kapalı olan her şeyi inayetiyle açan, her zorluğu hidayetiyle gideren demektir. Daha çok Ruûs defterlerinin başında görülmektedir (Ruûs Kalemi, Divân‑ı Hümayûn'un en önemli kalemlerinden olup; vezir, beylerbeyi, sancakbeyi, mevalî, tımar ve zeâmet sahipleri dışındaki bütün hizmetliler ile hazîne, evkâf ve gümrükten maaş alan her türlü devlet memurunun tayin muamelelerinin yapıldığı ve bunlara dâir kayıtların tutulduğu kalemdir.) Ayrıca bu isim, şeriye sicillerinin başında da görülür: 'Allahümme Ya Müfettiha'l-Ebvâb! İftah lenâ hayra'l-bâb' (Ey kapıları açan Rabb'imiz, bize hayır kapılarını aç.)

4- Ya Müyessir, Ya Muîn: Her zorluğu kolaylaştıran ve kullarına yardım eden demektir. Her işine Allah'ın adıyla başlayan Osmanlı, dua etmeyi de, hiçbir zaman ihmal etmemiş ve 'Rabbî yessir, velâ tuassir, sehhil aleyne bi fadlike ya Muyessir.' (Ey işleri kolaylaştıran Rabb'im, fazlınla bizim işlerimizi de kolaylaştır, zorlaştırma) gibi dua cümleleri, onun resmî yazışmalarının en önemli usul ve âdâbı olmuştur. Genellikle yazışmalarda, hitaptan hemen sonra veya bitişte; 'Edâma'llahü teâlâ iclâlehüm, dâme ikbâlühüm' (Allah, onların yüceliklerini ve ikballerini devam ettirsin); 'Bâki hemvâr-ı ömr ü saâdet-i kâmrânî dâim bâd' (Her zaman ömrün mutlu, saadetli, dâim olsun) veya 'Yesserallahü ma yeşâu ve ma yurid' (Allah istediği şeyleri kolaylaştırsın, Allah istediğine nail etsin) gibi 'dua' cümleleri yer alır. Özellikle hatt-ı hümayûnlarda padişahların uzun dua cümlelerini görmek mümkündür.

1198 tarihli bu hatt-ı hümayûnda padişah: "Allah Tealâ Hazretleri nusret ve fethe seni âlet eyleye amin! Yarın saat bir buçukta gidesin!" diye sadrazama dua ederek, onun Tophane'de yeni yapılan toplarla ilgili yapılacak törene katılmasını istemektedir.

Bu âlemin tılsımının anahtarının 'Esma-i Hüsna'da olduğunu, Yüce Allah'ın mevcudatın muntazam suretlerini basit maddeden yarattığını ve fettahiyet hakikatinin her şeyin kapısını açtığını bilen, ayrıca bir küçük çekirdeğin kocaman ağaç olabildiğini keşfeden Osmanlı, Fetih Sûresi'nde müminlere müjdesi verilen fütuhatlara mazhar olabilmek için, 'Ya Fettah' isminin ışığında, cihan devleti olma yoluna koyulmuştur. Hakk'ın dallarına tutunarak feth-i mübîn inancıyla fütuhata koyulan Osmanlı, takıldığı yerlerde de; "Allah adına gerektiği gibi cehd edin (gayret gösterin). O, sizleri seçmiş ve din konusunda size bir güçlük yüklememiştir..." (Hac Sûresi, 22/78) mealindeki âyetin ışığında işlerinin kolaylaşması için, 'Ya Müyessir' (Ey işleri kolaylaştırıcı Rabb'imiz) demiştir.
'Hüve', 'Bihi', 'Ya Fettah', 'Ya Müyessir' 'Ya Muîn'; Osmanlı belgelerinde kâtiplerin mutlaka yazması gereken en önemli diplomatik ifadelerdir. Bu güzel ifadeler aslında, Osmanlı'nın çekirdekten çınara uzanan yolculuğunun sırlarını da fısıldamaktadır.