Sonsuz Huzura ya da Izdıraba…

Uyanıcaz ki heryer kalabalık, İnsanlar ağlıyor, ağıtlar yakıyor,
Şaşırmış gözlerle etrafımıza bakıcaz,
Oda ne eşim, evlatlarım, annem hepsi buradalar, perişan bir haldeler
Ne olmuştu acaba !
Hasta bir yakınımız vardı, Ona mı bir şey oldu ki,
Yok canım aklıma getirmeyeyim böyle şeyler
Allah Allah neler oluyor,
Yaklaşıp sorucaz ; ama cevap ta alamıcaz,
Omuzlarda tabut mezara doğru ilerlicez,
Olamaz !
İmkansız !
Neler oluyor du burada ?
Benmiydim kabre giren ?
Ama nasıl olur,
Ben daha çok gencim , hasta da değilim
Hem hasta olsam ne yazar ki; Param çok benim,
Bir türlü anlam veremediğim, tarifsiz bir ağırlık bastırınca gözkapaklarımı
Yarın devam ederiz diyerek, sohpete mecburi ara verip ayrılmıştım yanlarından
Hiç ayrılmak istemezken,
Birbirimize son bakışlarımız, son sözlerimiz...
Uykum çok bastırdığı için, Öncesinde de sohpete ara veremediğim için
Kuran’ımı, dualarımı nasılsa yarın okurum deyip ertelemiştim üstelik,
Allah’ım son gecemmiş meğer,
Ne yaparım ben şimdi, nasıl hesap veririm Allah’ıma,
Yarışırcasına üzerime toprak atmaya başlamışlardı bile,
Oğlum da aralarındaydı, canparem benim nasıl da darmadağın
Hem bir ay sonra oğlumun düğünü, kızımın mezuniyeti…
Ne çok işlerim, hayallerim vardı,
Ne yapacaklar şimdi bensiz,
Ben onlarsız ne yapacağım,
Gitmeyin bırakmayın beni, biraz daha kalın…
Ama faydasız, Herkes gibi bende, garipler yurdunda yapayalnızım,
Şimdi baş başa kalmıştım,
YAPTIKLARIM…
Ve hep ertelemek için binbir sebep bulduğum, birtürlü fırsatını bulup,
YAPAMADIKLARIMLA…
(cennet)