[FONT="Comic Sans MS"]Hz. Mevlânâ Mesnevî’ sine şu sözlerle başlamıştır:



“ Bişnev ez ney çün hikâyet mî küned



Ez cüdâyîhâ şikâyet mî küned



Gez neyistân tâ merâ bübrîde end



Ez nefîrem merd ü zen nâlîde end



Sîne hâhem şerha şerha ez firâk



Tâ begûyem şerh-i derd-i iştiyâk ”[2]



“ Dinle neyden, zirâ o bir şeyler anlatmada



Ayrılıklardan şikâyet etmededir.



Ney der ki: Beni kamışlıktan kopardıklarından beri,



İniltim kadın - erkek herkesi ağlattı.



Ayrılık bağrımı delik deşik eylesin,



Tâ ki aşk derdini anlatabileyim.”



Hz. Mevlânâ’ ya göre mûsikî Allah’ ın lisânıdır. Yüce yaratıcı Bezm-i Elest’ te ruhlara mûsikî ile seslenmiştir. Bu sebepten hangi milletten, hangi dilden olurlarsa olsunlar, insanlar mûsikî ile aynı duyguları paylaşabilirler. Hiçbir sanat insan rûhuna mûsikî kadar doğrudan doğruya ve içinden kavrayacak şekilde nüfûz edemez. Mûsikî, son derece değerli bir mânevî temizlenme, ferahlama ve yücelme vâsıtasıdır. Rûhu kir ve paslardan temizlediği gibi, ona batmış olan dikenleri de ayıklayarak tedâvi eder. Mûsikî ile temizlenmeyen rûh yükselemez, aksine yerdeki bayağı ihtiraslara bulaşarak kirlenir ve körelir. Gerçek mûsikî insana hayvânî hisleri hatırlatmak şöyle dursun, ona “sonsuz varlık” ı hissettirir, sezdirir. Bu sezgiyle onu O’ na yaklaştırır ve nihâyet ulaştırır. Bunda en etkili ses ise ney sadâsıdır.



Hz. Mevlânâ’ nın felsefesinde ney, “insan-ı kâmil” in (yani bir takım merhalelerden geçerek olgunlaşmış insanın) sembolüdür ve aşk derdini anlatmadadır. Benzi sararmış, içi boşalmış, bağrı dağlanarak delikler açılmış, ancak Yüce Yaratıcı’ nın üflediği nefesle hayat bulan, tıpkı insan gibi geldiği yere özlem duyan ve delik deşik olmuş sînesinden çıkan feryâd ve iniltileri ile insanlara sırlar fısıldayan bir dosttur. Bu sebeple ney, mevlevîlerce kutsanmış ve “ nây-ı şerîf ” diye anılmıştır.



“ Ney hadîs-i râh-ı pür hûn mîküned



Kıssahâ-yı ışk-ı Mecnûn mîküned [3]”



“ Ney, kanla dolu bir yoldan bahsetmede,



Mecnûn’ un aşkından hikâyeler anlatmadadır.”







“ Âteş-i ışkest ke’ender ney fütâd



Cûşiş-i ışkest ke’ender mey fütâd ”[4]



“ Aşk âteşi ki neyin içine düşmüştür,



Aşk coşkunluğu ki meyin içine düşmüştür.”







“ Hem çü ney zehrî vü tiryâkî ki dîd



Hem çü ney demsâz ü müştâkî ki dîd ”[5]



“ Ney gibi hem zehir, hem panzehir,



Ney gibi hem hemdem, hem müştâkı kim gördü? ”
[/FONT