Prof.Dr. Fatih KARAHİSARLI
Motivasyon Nedir?

İnsanlar, dünyaya belli işleri yapmak için gönderilmiştir. Ve neticesinde de gerek dünyada, gerek öbür âlemde, bazı kazanımları olacaktır. İşte bu dünyadaki kazanımları en yüksek noktaya çıkarabilmek için, ortaya konan gayret, azim, şevk ve davranışların bütününe motivasyon denir.

Motivasyonun dinamikleri

Bir işi yapmak isteyen insanın o işteki başarısı için gereken gayretlerin bütününe motivasyon dinamikleri denir. O işle ilgili yapılacak plân ve program, hattâ bunun öncesindeki tasarı, metot ve çalışma prensiplerinin hepsi, motivasyon dinamikleri içine girer. Motivasyon dinamikleri, kişiden kişiye, zamandan zamana ve işin özelliklerine göre farklılık arz eder. Pek tabii, bu konuda genel kabuller de vardır. Fakat bu genel kabullerin dışındaki faktörler kişinin yaradılışı, aldığı eğitim, içinde bulunduğu kültür ve coğrafya gibi birçok faktöre bağlı olarak değişebilir.


Motivasyon dinamikleri içinde iki nokta çok önemlidir. Bunlardan birincisi, önce ferdin kendini motive etmesidir ki, buna otomotivasyon denir. Bu bir bakıma, kalbin her şeyden önce kendini besleyip daha sonra vücuda kan pompalamasına benzer.

Bu biyolojik bir kanundur. Bu kanunun sosyal hâdiselerdeki açılımı, otomotivasyon olarak görülür. Kendisini motive edemeyen bir ferdin başkalarını motive etmesi düşünülemez. İkincisi de, bu şekilde motive olan bir ferdin konumuna göre, birlikte çalıştığı insanları -gerek memur pozisyonunda olsun, gerekse âmir pozisyonunda- belli bir usûl ve uslûp ile motive etmesidir.

Motivasyon, insanın doğumundan itibaren başlar. Bebek önce, kendisi bir şeyler yapmak ister. Ama dikkat edilirse, onu daima etrafı motive eder; gerek konuşması, gerek yürümesi bu dış motivasyona bağlıdır. O kadar bağlıdır ki, içinde bulunduğu cemiyetin kültürü ve dili tamamen dış motivasyonlarla çocuğa verilir. Belli bir yaşa kadar, bu dış motivasyon mecburidir. Çünkü çocuk, bu şekildeki misalleri görmek ve duymak zorundadır ki, kendi kabiliyetleri gelişebilsin.

Kimler motivasyona ihtiyaç duyar?

Herkesin, her zaman ve her safhada motivasyona ihtiyacı vardır. Zaten bu şekilde bir ihtiyaç olmasa, hayat mânâsını yitirir. İnsan, genellikle bu dünyada bazı şeylere sahip olmak ister; bunları elde edebilmek için de, içeriden veya dışarıdan belli bir motivasyon içinde olması gerekir. Bu durum bir bakıma, yivli bir çivinin vida içine girmesine benzetilebilir. Motivasyon yoksa hayatın gâyesi kalmaz ve insanlar, sigortası atmış elektrik sistemi gibi depresyon benzeri hastalıklara mâruz kalır. Ve bunların tedavisi de çok zordur.

İnsanların hayat boyu belirli dozlarda motivasyona ihtiyacı vardır. Bu ihtiyaç iyi bir şekilde karşılanacak olursa, o insanın verimliliği ve huzuru da artar.

Motivasyonun çeşitleri

Birçok motivasyon çeşidi mevcuttur. Motivasyonda geniş bir yelpaze söz konusudur. Pek tabii, kültürümüzü ve düşüncelerimizi doğru veya yanlış yönlendiren kamuoyunun, bunların oluşumundaki rolü büyüktür. Motivasyon ailede başlar, insanın çalıştığı kurumlarda devam eder, bir topluma mal olur, neticesi itibariyle de bütün insanlığı ilgilendirir. Bu şekildeki bir gidiş, doğru bir motivasyon olduğu gibi, yanlış da olabilir.

Doğru motivasyonda insanlığın yararına olabilecek keşifler elde edilirken; kötü motivasyonda; kızma, kırgınlık, dargınlık, çekişme, kavga, savaş ve bütün insanlığın felâketi şeklindeki komplikasyonlar karşımıza çıkabilir. Her iki grubun da tarihte birçok misâli vardır. Bundan dolayı, toplumun her kesiminde iyi motivasyonu geliştirmek önem arz eder.

Ferdin gerek kendini, gerekse insanları motive etmesinin bazı prensipleri vardır. Bunlar:

Durum muhakemesi: Ferdin içinde bulunduğu durum ve konumu dikkate alarak nasıl davranması gerektiğinin tespiti (durum muhakemesi), motivasyonun ilk şartıdır. Yani insan dünyaya niçin geldiğini, kim tarafından gönderildiğini ve kendisinden ne beklendiğini iyi bilmek ve değerlendirmek zorundadır. Bu ilk aşamayı geçen insan, diğer konuları daha rahat halledebilir ve güzel motivasyon çeşitlerini yakalayabilir. Bu noktayı, kafa ve kalbinde halledememiş ve halen tereddütleri olan insan ise, asla diğer basamakları çıkamaz. Çıksa da başlangıç yanlış olduğu için hep yanlış yollara meyleder.

Ülfet ve metafizik gerilim: Ülfet, insanın bir şeye karşı alışkanlık peydah etmesi, etrafındaki orijinal ve harika şeylere lâkayt ve alâkasız kalması demektir. Bir mesele ilk duyulduğunda canlıdır ve alâka uyarıcıdır; fakat bir müddet geçtikten sonra, kafamızda sadece donuk hatları ve kalıpları ile bir hikâye olarak kalıverir.


Metafizik gerilim, iç coşkunluğu, aşk, heyecan ve şevk potansiyeli, manevi duygularımızın daima aktif halde bulunması, bizi ibadetlere sevk edecek güç kaynaklarıdır. Kalp merkezimizin daima enerjik bulunması, aksiyon ve hamle ruhuyla canlanmış bir ruh halinin kesintisiz oluşu demektir.

İç âleme ait meseleler:

1. Benlikten vazgeçilmelidir.
2. İradenin kavgası verilmelidir.
3. Nefse düşkünlükten vazgeçilmelidir.
4. Marifetullaha ulaşmak lâzımdır.
5. Kalp ve ruhta operasyon yapılmalıdır.
6. Daima tefekkürle, kalp ve kafayı beslemek lâzımdır.
7. Hayalde de istikamet kazanmak lâzımdır.
8. Ölümü sık sık hatırlamak lâzımdır.
9. Kalbin incelmesi ve yumuşamasına çalışmak lâzımdır.
Dış âleme ait meseleler:
1. İyi arkadaşlar içinde olunmalıdır.
2. Meşguliyetsiz kalınmamalıdır.

Global görüp, global düşünebilme: Bu önemli motivasyon vesilelerinden biridir. Yoksa çok küçük bir noktaya takılıp bundan öteye geçemeyen bir insanın durumu, kırık plâğa benzer. Global düşünebilme, insanın eğitimine ve kendisini geliştirmesine bağlıdır. Ayrıca konumu gereği, insan global düşünme durumuna gelebilir. Bu nokta yakalanınca motivasyonun en önemli ayaklarından birisi daha halledilmiş olur.
Bu husus aynı zamanda, inancın temel dinamiklerinden, kadere inanma ile ilgilidir. Ferd, sebepler plânında üzerine düşeni yerine getirdikten sonra, neticeleri kadere bağlar ve üzüntüye düşmez, kendisi için, ‘Hayırlı olan buymuş!' diye değerlendirir.’ Bu, aynı zamanda ferdin ruh rahatsızlığına girmemesini sağlar. Böyle bir ferd, hayatında daima dengeli olur. Yani başına gelebilecek iyi veya kötü hâdiseleri hep bu açıdan değerlendirdiğinden, netice onun için o kadar önemli değildir. Zafer de kazansa, hezimete de uğrasa, bu onun için artık kabullenilmiş bir durumdur.

İnancın diğer gereklerini de yerine getirdiği ve buna razı olmanın mükâfatını da kendisini Yaratan'dan beklediğinden, onun için artık hâdiseleri sadece gözlemek kalır.
Sıkıntıları aşabilme: Her problemin bir çözümünün olduğunu düşünebilme, önemli motivasyon vesilelerinden biridir. Nitekim, çözümsüz bir problem yoktur. Yeter ki, uygun yollar bulunabilsin. Yaratan, kaldıramayacağımız yükleri bizlere yüklemeyeceğinden, verilen her problemin bir çözüm yeteneği bizde mevcuttur, yeter ki o yeteneği kullanabilelim.

Mükâfat verebilme: Ferdin iyi ve güzel yaptığı işlerden dolayı gerek kendi kendine, gerekse beraber çalıştığı insanlara mükâfat verebilmesi de, önemli motivasyon dinamiklerindendir ve bu, asla ihmâl edilmemelidir. Bu mükâfat da yapılan veya yaptırılan işle orantılı olmalıdır. Maddî olabildiği gibi, takdir belgeleriyle veya sözle mânevî bir şekilde de yerine getirilebilir.
Ceza verebilme: Herhangi bir iş yaparken veya yaptırırken, ferdin kendisine veya beraber çalıştığı insanlara, o işle orantılı olarak caydırıcı cezalar verebilmesidir.

Güler yüz: Hiç ihmal edilmemesi gereken bir motivasyon dinamiğidir. En kolay yapılabilecek hareketlerdendir. Buna rağmen, günümüzde en fazla unutulan ve esirgenen davranışlardan birisi olmuştur.
Kendisi ile barışık olabilme: İnsanın, kendisiyle barışık olması, gerek kendisinin yapacağı, gerekse başkalarına yaptıracağı işler açısından çok önemlidir. Kendisi ile barışık olmayan insanların yapacakları ve yaptıracakları çok fazla iş yoktur. Kendisi ile barışık insanlar, bütün bir insanlık ile barışık olabilme kapılarını açabilmiş insanlardır. Bu insanlar, bu kapılardan her zaman girebilir, iyi motivasyon örnekleri gösterdikleri zaman da, insanlık adına çok güzel işler başarabilirler.
Düzenli diyalogta bulunma: Herhangi bir iş yaptırırken, beraber çalıştığı insanlarla diyalogta bulunabilen insanlar, bunu daha da geliştirebilir ve belli bir zaman için değil, hayat boyu devam ettirebilirler.
Moral bozucu şeylerden kaçınma: Herhangi bir iş yapılırken, morali bozabilecek en küçük davranışlardan bile kaçınmalıdır. Bir yerde bir yanlış var ise, o yanlışı güzel bir usûl ve üslub içinde çözerek, moral bozucu duruma getirmemek gerekir. Çünkü bu durum dolaylı olarak motivasyonu da engeller ve o işten iyi neticeler elde edilemez.

İyi ve yüksek hedefler seçme: Hedef daima iyi ve yüksek seçilirse, insanlar da kendilerini bu hedefe daha iyi şartlandırır. Pek tabii motivasyonun da, o derece yüksek olması gerektiği unutulmamalıdır.
Hedefler için doğru araçları kullanma, kullandırma: Doğru bir hedef için doğru yollardan gitme, bilinen bir prensiptir. Yanlış yol ve araçlar kullanılırsa, o hedefe ulaşılamadığı gibi, aynı zamanda o işle ilgili motivasyonu da engellenmiş olur.

Doğru adresler verme ve doğru aracılar bulma: Motivasyon ne kadar iyi yapılırsa yapılsın, verilen adresler doğru değil, aracılar doğru insanlardan oluşmuyor ise, hedefe varma mümkün olmaz. Bundan dolayı, motivasyonun bozulmaması hattâ yükseltilmesi açısından aracıların ve adreslerin doğru olması çok önemlidir.
Doğru misalleri görme, gösterme: Herhangi bir iş yapılırken, o işle ilgili önceki misalleri görme, gösterme, başarıya ulaşmış veya bu işlerde çalışmış insanların tecrübelerinden istifade etme ve ettirme de önemli motivasyon faktörlerindendir.

Asla karamsarlığa düşmeme: Herhangi bir işte beklenen netice elde edilemediğinde, asla karamsarlığa düşmeme şeklindeki motivasyon, o işte istenilen neticeyi alıncaya kadar çalışmayı devam ettirebilir. Bundan dolayı hiçbir zaman, hiçbir hususta karamsarlığa düşmemek, yeniden durum muhakemesi yapmak ve yeni şartlara göre çözüm için alternatifler geliştirmek, motivasyonun esaslarındandır.
Dengeli olma: Her işte ve her hususta dengeli olma, yine motivasyonun temel dinamiklerindendir. Bu denge kaybedilecek olursa, işten arzulanan verim elde edilemeyeceği gibi, neticeye de gidilemez.
İtibarı koruma: Motivasyonun en önemli vesilelerinden birisi, her zaman, şart ve konumda insanın itibarını koruyabilmesidir. Bu büyük bir kredidir ve kredi motivasyonu devam ettiren, hattâ artıran önemli bir faktördür. Hattâ ucunda ölüm bile olsa, bu itibar konusundan asla taviz vermemek gerekir. Nitekim, tarih bunun misâlleri ile doludur.

Dinî vecibeleri yerine getirme: Dinimizin bize yüklediği vecibeleri yerine getirme, motivasyonumuzu artıran faktörlerin başında gelir. Böylece iç huzura erişilir, bu da bizde bir denge meydana getirir ve yapacağımız işleri daha bir istekle yaparız. Yaptıklarımızdan haz duyarız. Meselâ sabah namazı için uyanma, güne başlarken olabilecek ilk motivasyon faktörüdür. Zekât verme, geri kalan malı daha iç huzuruyla kullanma faktörüdür.

Motivasyonu engelleyen sebepler
Yukarıdaki faktörlerin tersi motivasyonu engelleyen sebeplerdir. Genelde, kendisi ile barışık olamayan, global düşünemeyen, durum muhakemesi yapamayan, daima sıkıntılı ve telâşlı görünen, yüzü gülmeyen, doğru hedefleri olmayan, doğru insanlarla çalışmayan ve itibara önem vermeyen fertlerin, ne kendilerini, ne de başkalarını motive etme gibi kaygı ve sorumlulukları olamayacağı gibi, toplumda kimse bunlarla çalışmak istemez. Bu insanlar yapıcı değil, daima bozucudur. Mümkünse bu fertler tedavi edilmeli, rehabilite edilmeli ve topluma yeniden kazandırılmalıdır.

Ne yapmalıyız?

Tarihe gidip, iyi bir insan ve iyi bir motivasyon modelini geliştirmeliyiz. Bunların başında Peygamber Efendimiz (sas) ve O’nun arkadaşları gelir. Efendimiz gerek peygamberliğinin ilk dönemlerinde, gerek değişik yerlere heyet gönderirken, gerek savaşlarda, gerekse savaşların sonunda daima yukarıdaki motivasyonu oluşturan dinamiklerin en güzel misallerini göstermiş, her zaman iyi bir durum muhakemesi yapmış, meselelere global bakabilmiş, hiçbir zaman karamsarlık içinde olmamış, daima moral vermiş ve hayatı boyunca (bizim anlayıp kavrayabildiğimiz kadarı ile) dengeli olmuştur. Onun arkadaşlarında da bu özellikleri müşahade edebilmekteyiz.

Selçuklu ve Osmanlılar'da ise, ferd ve toplum plânında olduğu gibi, idareciler seviyesinde de güzel motivasyon misalleri görmekteyiz.

İdareciler, aydınlar ve medya; iyi motivasyon yaptıkları dönemlerde, sıkıntıları rahatlıkla aşabilmiş ve dünyada itibarlı milletler arasında sayılmışız. Bunun tersi olduğu zamanlarda maalesef karamsarlığa düşmüşüz. Bundan kurtulmak için çırpındığımızda da, bizi provokasyonlara sürükleyenler olmuş ve bu fâsid daire devam edegelmiştir. Bütün ümidimiz; kültürümüze, kimliğimize sahip çıkarak ve geçmişte yaşanan motivasyon misallerini de dikkate alarak, itibarlı bir millet olma yolunda hâlâ imkânımızın ve kabiliyetimizin mevcut olduğunun bilinci içinde olmamızdır. Yakın bir gelecekte, bu dinamikler sayesinde fâsid daireyi aşıp daha güzel bir seviyeye geleceğimizi umut ediyoruz.


Ferd olarak bize düşen, bütün insanlığın yararı için öncelikle kendimize, daha sonra diğer insanlara güzel ve doğru motivasyonlar vermektir. Gâyemiz ise; bu dünyada insan olma onur ve itibarı içinde bir hayat sürdürebilmek, sonra da öbür âlemde bu hassasiyet içinde yaşamaya gayret ettiğimiz hayatın hesabını vermek, ahirette bizi Yaratan'ın vâdettiği güzelliklere kavuşabilme ümidi ile bu süreci (imtihanı) bitirebilmek olmalıdır.

Kaynaklar
1- M. Fethullah Gülen, İnancın Gölgesinde II, Nil Yayınları, 1994.