Dengeli çocuk yetiştirmek ve çocukların bunalım

dönemlerinden olumsuz etkilenmesini en aza indirmek ve iyi

anne-baba olmak istiyorsak;


-Hoşgörü,

-Sabır,

-Sevgi,

-Otorite ve

-İnanma kavramlarını doğru olarak öğrenmek, algılamak ve

uygulamak gerekir.

Anne-babalar, bu beş esası ne kadar doğru öğrenir ve ne

kadar yerinde kullanırsa, kendileri ve çocukları o kadar mutlu

olacaktır. Çünkü fizikî ve psikolojik açıdan dengeli ve sağlıklı

büyüyen bir çocuk, çevresine huzur ve mutluluk kaynağı

olacaktır.

Şimdi bu beş esâsı, detaylarıyla inceleyelim:

1. Hoşgörü (Müsâmaha)

Hayatın çeşitli zorlukları ve insanların çeşitli aksilik ve hatalı

davranışlarına karşı engin gönüllü olmaktır.

Bu, bir olgunluğu gerektirir.

Çocuklar ve gençler, bir büyük olarak gördükleri anne-baba,

öğretmen ve ağabeylerinden;

kendi hatalı davranışlarına karşı anlayış ve hoşgörü

beklerler. Onlar, hayatı öğrenme devresindedirler.

Hata yapa yapa hata yapmamayı öğreneceklerdir.

Onların bu deneme-yanılma devrelerinde, en küçük bir

hatasına müsamahasız yaklaşmak, onları derinden rencide

edici şekilde davranmak; ileride telâfisi zor yaralar açacaktır.

Burada dikkat edilmesi gereken husus, hangi hatalarında

esnek ve hoşgörülü, hangi hatalarında tavizsiz ve katı

olunacağıdır. Mesela çocuk ve gençlerin şahsiyet eğitimi ve

kötü alışkanlıklarla ilgili davranışlarında bıkkınlık,

yorgunluk ve zaaf göstermeden tâvizsiz ve dosdoğru bir çizgi

takip edilmelidir. Onları yakından izleyerek hareketlerini tâkip

etmek, ileride vazgeçemeyeceği kötülüklere sürüklenmesinin

önüne geçecektir. Bu gibi hususlarda hoşgörü, bir iyilik değil;

aksine yapılabilecek en büyük kötülüktür.

Gençlerin hangi hatayı, niçin yaptığına dikkat etmeli,

bilgisizlik ve tecrübesizliklerini hoş görmelidir.

“Çocuktur, gençtir; olabilir!..

Biz de zamanında benzer hatalar yapmıştık!..” diyebilmelidir.

Onların peşpeşe tekrarladığı, kendi irâde ve düşüncesiyle fark

edip değiştiremediği hatalarında devreye girmeli; onların

daha da kökleşmesini sağlayacak bir şekilde zamana

yaymamalıdır. Zira ağaç yaşken eğilir ve yine ağaç yaşken

doğrulur.

Çocukların Anne-Babaya Olan İhtiyacı Doyurulmalı

Hayatın zorlukları, gelecek kaygımız, günlük sıkıntılar ve

zamanı doğru kullanamama gibi sebepler; çocuklara

ayıracağımız zamanı kısıtlamakta, hatta onlara ayrılan bu az

vakti bile bize çok göstermektedir. Bu hayat mücâdelesinde

neredeyse en az zamanı çocuk ve gençlere ayırmaktayız.

Annelerin çalışma hayatına girmesi, ev sorumluluklarında

paylaşım olmaması, sosyal hayata ayrılan zamanın fazlalığı,

dinlenme ve stres atma adına televizyon, bilgisayar ve

mâlâyânî konuşmaya ayrılan zamanın çokluğu; çocuklara

ayrılan zamanı azaltan başlıca sebeplerdir.

Bunun neticesinde çocukların anne-babaya olan

ihtiyaçlarının yeterince doyurulmaması ve çocukların ayrılan

kısa zaman içerisinde sadece fizikî ihtiyaçlarıyla okula ait

yükümlülüklerin giderilmesi çocukları mutsuzluğa itmektedir.

Çünkü çocuklar, anne ve babalarına karşı besledikleri sevgi,

saygı ve anlayış gibi en masum ve tabiî duygularının

karşılığını bulamamaktadırlar. Bu sebeple çocuk, anne ve

babasının dikkatini çekmek, ilgiyi tekrar kendi üzerinde

toplamak için onların yasakladığı şeylere meyledecektir veya

bu fıtrî duygularını tatmin edecek başka kaynaklara

yönelecektir.

Halbuki çocuk ve gençlerin, büyüklerden öncelikle bekledikleri

ilgi, eve geldikleri ilk onbeş-yirmi dakikadan ibârettir.

Bu kısa zaman zarfında sevgi ve ilgi onların üzerine

odaklandığında, onlar bu duygularını tatmin edecekler ve

daha sonra bekleyiş içine girmeyeceklerdir. Ancak

başlangıçtaki bu ihmal, onların uzun süre arayış içinde

olmalarına sebep olacaktır.

Bu ilgi, çocuklar açısından nasıl ciddî bir ihtiyaç ise, yoğun bir

günün ardından evde bir araya gelen eşler açısından da o

kadar zarûrîdir. Onlar da eve geldikleri ilk dakikalarda aynı

sıcak ortamı, güleryüz, anlayış ve ilgiyi beklemektedirler.

O hâlde herkesin birbirine anlayış ve hoşgörü içinde

davranması, bütün âilenin mutluluğunu artıracaktır.

(Devam Edecek)


Özgül Bozkuş