Zekâta tâbi olan altın, gümüş, hububat, ehlî hayvanlar ve ticaret mallarının zekâtı, kendilerinden vermek suretiyle ödeneceği gibi, kıymetlerini vermek suretiyle de ödenebilir. Bu hususta zekât sahibi serbesttir. Binaenaleyh bir kimse altının zekâtını altın olarak ödeyebileceği gibi kumaş, zahire, gümüş olarak da ödeyebilir. Şu kadar var ki bu hususta fakirler için daha faydalı olan ciheti tercih etmek evlâdır.



Nisab miktarında olan bir malın zekâtı, daha sene dolmadan ta`cil edilerek fakirlere verilebilir. Çünkü vücubun sebebi olan nisab bulunmuştur. Müeccel olan, yani, ileride verilmesi gereken borcu ise ta`cil etmek câizdir. Fakirlerin lehine harekettir. Fakat mal nisab miktarında değil ise ta`cil câiz olmaz. Nisab miktarındaki bir malın, birkaç senelik zekâtı birden verilebilir. Sene sonunda bu miktar mevcut ise, zekâtları verilmiş olur. Eksilmişse, verilen fazla zekât nafile sadaka yerine geçer. Artmışsa aradaki farkın zekâtı verilir.




* Çoluk çocuk sahibi bir fakire zekât verildiği zaman verilen zekât miktarı, bu aile ferdlerine bölündüğü takdirde herbirine nisab miktarı düşmezse, verilen zekât nisab miktarı sayılmaz. Böyle ödemelerde kerahet yoktur.




* Zekât sayılmak şartı ile bir fakiri evde oturtmak zekât yerine geçmez. Çünkü bunda fakire temlik yoktur.


* Ticarî ortaklıklarda malın yekûnu itibar edilerek her ortak mükellef tutulmaz. Her ortağın hissesine düşen miktar nisaba ulaşıyorsa, herbirinin zekât vermesi gerekir. Hissesi nisab miktarına ulaşmıyan ortak, başka malı yoksa zekât vermez.