Akillara hitap eden ayet ve hadisler

AKILLARA HİTAP EDEN AYET VE HADİSLER İcad ve yaratılış kitabındaki fiili ayetler İndirdiği Kur'an'daki sözlü ayetler Bunların ikisi de Allah'ın zatına ve sıfatlarına, hüküm ve iradelerine delalet ettiklerinden dolayı "ayet" ...


Ağaç Şeklinde Aç2Beğeni
  • 1 gönderen {{şura}}
  • 1 gönderen {{şura}}

  1. Alt 01-04-2010, 09:26 #1
    {{şura}} Mesajlar: 697
    AKILLARA HİTAP EDEN AYET VE HADİSLER
    İcad ve yaratılış kitabındaki fiili ayetler


    İndirdiği Kur'an'daki sözlü ayetler

    Bunların ikisi de Allah'ın zatına ve sıfatlarına, hüküm ve iradelerine delalet ettiklerinden dolayı "ayet" ismini almıştır. Bu iki kitap ve bu iki çeşit ayet, karşılıklı olarak biri diğerinin işareti, öteki de onun işaret edip gösterdiği şeydir. Biri diğerinin açıklaması ve tefsiridir.

    Bütün ilimlerin, fenlerin ve insanın elde edebileceği her şey dönüp dolaşacağı yer illiyet (sebep arayışı)dır. Meseleleri güzelce anlayıp tatbik etme sayesinde akıl önce Kur'an ayetlerinden yola çıkar ve bu yolla da Allah'ın varlığını, birliğini ve ge rahmetini zaruri olarak anlar ve keşfeder. Yani, idrak eder. Allah (c.c.) da Kur'an'ın yüzlerce ayetinde kendi varlığını ve birliği:anlamaları için akıl sahiplerine şöyle hitab etmektedir:

    1- Düşünen bir topluluk için ... (Bakara Suresi: 164.)
    2- Aklı selim sahipleri için gerçekten açık ibretler vardır ... (Al-i İmran Suresi: 190)
    3- Anlayıp öğrenmek isteyen bir topluluk için ... {Bakara Suresi: 230)
    4- Görmüyorlar mı ...(Yasin Suresi: 71)
    5- Düşünüp anlasınlar diye ... (Bakara Suresi: 221)
    6- Hala düşünmüyor musunuz? .. (Yunus Suresi: 3)
    7- Ne kadar da az öğüt alıyorsunuz ... (A'raf Suresi: 3)
    8- Akıl erdirmiyor musunuz?. (Yunus Suresi: 16)
    9- Düşünesiniz diye ... (Bakara Suresi: 73)
    10- Onlar düşünmezler ... (Ankebut Suresi: 63)
    11- Eğer düşüntip anlıyorsanız ... (Al-i İmran Suresi: 118)

    İşte bu misalIerde olduğu gibi, ayet sonlarındaki hitaplarla biz kulların, aklımızı kullanarak, düşünerek Rabbimizin yarattığı fiili ayetlerinden ibretler alarak O'nu bulmamız, bilmemiz ve sevmemiz gerektiğini gözler önüne sermiştir. Bu ayetlerin hepsini burada hacim bakımından mümkün olmasa da onlardan bir kısmını sörelim. Rabbimiz buyuruyor ki:

    "Şüphesiz göklerin ve yerin yaratılışında, gece ile gündüzün ard arda gelişinde, insanlara fayda veren şeylerle yüklü olarak denizde yüzüp giden gemilerde, Allah'ın gökten indirip de ölü haldeki toprağı canlandırdığı suda, yeryüzünde her çeşit canlıyı yaymasında, rüzgarları ve yer ile gök arasında emre hazır bekleyen bulutları yönlendirmesinde, düşünen bir toplum için bir çok ayetler (deliller) vardır." 1 Rabbımız bu ayet-i celilede bizleri sekiz delil ile tefekküre davet ediyor.

    Hadis-i şerifte ise Peygamberimiz (a.s.m.)şöyle buyurmuştur;

    "Ey insanlar Rabbinizi biliniz ve anlayınız. Birbirinize aklın kemalini tavsiye ediniz. Çünkü size emredilenler gibi, size yasak edilenleri de ancak akılla bilmiş olursunuz. Biliniz ki, Rabbinizin nezdinde sizi kurtaracak olan aklınızdır. Akıllı insan Allah'a itat eden insandır. Bu kişinin görünüşü çirkin, zahiri kıymeti düşük, dünya mertebesi küçük ve üstü başı perişan olsa bile. Ve yine biliniz ki cahil, Allah'a isyan eden kişidir. Velev ki, dünya mertebesi yüksek, kıymeti halkça büyük, konuşması beliğ, gönüşü ve giyinişi güzelolsa bile. Zira Allah nezdinde hayvanat bile Allah'a isyan eden kimseden daha akıllıdır. İşte bu yüzden dünya ehlinin sizi büyütmesine itibar etmeyiniz ve böyle şeylerden kaçınınız. Çünkü asıl zararda olan dünya ehlidir." 2 Allah (c.c.) Kur' an-ı Kerim' de buyurmuş:

    "Yeryüzünde birbirine komşu kıtalar, üzüm bağları, ekinler, kökten ve çeşitli köklerden dallanmış hurma ağaçları vardır. Bunların hepsi bir su ile sulanır. (Böyle iken) yemişlerinde ondan bir kısmını bir kısmına üstün kılarız. İşte bunlarda, akılarını kullanan bir toplum için ibretler vardır." 3

    "Yine Onun delillerindendir ki, size korku ve ümit vermek üzere şimşeği gösteriyor, gökten su indirip ölümünün ardından arzı onunla diriltiyor. Doğrusu bunda, aklını kullanan bir kavim için (alınacak) dersler vardır." 4

    "And olsun biz, öğüt alsınlar diye bu Kur'an'da insanlara her türlü misali verdik." 5
    "Görmüyorlar mı ki, biz kudretimizin eseri olmak üzere on*lar için bir çok hayvan yarattık. Bu sayede onlar bunlara sahip olmuşlardır." 6

    Yukarıdaki ayetlerde geçen "ayet" kelimesi; açık alametler ve kesin deliller karşısında ciddi olarak hiçbir söz söyleme ihtimali bulunmayan apaçık mucizeler demektir. Kuran ayetlerine "ayat" denmesi de bu mana ile ilgilidir. Tam anlamıyla marifet Allah tarafından indirilen kitabın sözlü ayetlerinden yaratılmış kitabının fiili ayetlerini ve ondan Hak Teala'nın zat ve sıfatını okuyup anlamaktır. Bunları anladıktan sonra onun kanunlarına, emirlerine ve hükümlerine uyarak, doğru yoldan "radiye'" "mardiye" makamlarını elde etmekle "bekabillah" a ulaşmaktır.

    "Ey huzura kavuşmuş olan insan! Sen Rabbinden hoşnut,O da senden hoşnut olarak Rabbine dön. (Seçkin) kullarımın arasına katıl, cennetime gir." 7

    Rabbimiz, huzura kavuşmanın yolunu (kalbin itminanı) ayetinde şöyle bildirir:

    "Dikkat edin, kalpler ancak Allah'ın zikriyle mutmain olur.":8

    Rabbimizin icad ve yaratılış kitabını akıllara ibret için anmaktan sözlü ayetlerinden bir kaçını daha görelim:

    "Allah (c.c.), her canlıyı sudan yarattı. İşte bunlardan kimi karnı üstünde sürünür, kimi iki ayağı üstünde yürür, kimi de dört ayağı üstünde yürür ... Allah dilediğini yaratır, şüphesiz Allah her şeye kadirdir." 9

    Allahu Teala deliller üzerinde tefekkür ve istidlal yapmayı da emreder. Zaten Allah'ı bilmenin yolu ancak Onun delilleri üzerinde düşünmektir. Hazret-i Peygamber (a.s.m.) de:

    "Mahlukat üzerinde tefekkür edin (düşünün), fakat Halık Teala'nın zatı hususunda tefekkür etmeyin." 10 diye buyurmuştur.

    "Biz; göğü, yeri ve ikisi arasındakileri boş yere yaratmadık. Bu, inkar edenlerin zannıdır. Vay o inkar edenlerin ateşteki haline!" 11 Kuran'ın bu sözlü ayetleri de bize birçok fiili ayetleri özetleyip gösterir. Bu kainat aleminin sınırsız ve sonsuz değişikliğin sürekli ve herkesi aciz bırakan bir nizamla icad edip düzene koyanın, her şeyi düzenleyip yönetenin de yüce bir yaratıcı olduğunu anlatır. Akıl ve makulün (akla yakın) dış dünya ile zihnin uyum noktasında her şeyin yöneticisi olan Allah böylece varlığını ve birliğini ortaya koyar. Allah, zatında ve sıfatlarında birdir. Onun kudreti ve rahmeti her şeyi kaplamıştır. O, bütün insanlara tam ve mükemmel olarak yeterli olup, ortağı ve benzeri bulunmaktan münezzehtir. Ayet, bu hususlara delalet eden birçok açık delili gayet veciz ve bununla beraber gayet açık ve aşikar bir şekilde bir araya toplamıştır. Bunlarda açık ve kapalı olarak nice ilimlerin ve fenlerin konu ve gayeleri vardır. Bunu e vasat bir akıl dahi duyar; ve dahi yüksek akıllar da bunda ebe*di bir tetkik ve müşahede gayesi bulur. Netice olarak hiç bir akıl , bu karardan dışarı çıkmaz. Ancak bu konu ve gayeler tefekkürle anlaşılır. Tefekkür gafleti giderir, suyun ekini yetiştirdiği gibi, kalbi takva üzere yetiştirir.

    Tefekkür hakkında Amr ibn Abdulkays'tan şöyle nakledilir. Bir, iki, üç değil, Resulullah'ın ashabının bir çoğunun şöyle dediğini işittim: "İmanın ışığı, ya da imanın nuru tefekkürdür."

    Hakimlerden biri demiştir ki, "Kim ibret almadan dünyaya bakarsa, bu gafletinin miktarınca kalbinin nuru (basireti) gider."

    Allah Resulü buyurmuştur ki:

    "Her kavmin bir çadırı vardır. Müslümanların çadırı ise akıldır." 12

    İşte Kuran en yüksek ilim ve fen meselelerinin bu şekilde özünü alarak bütün insanların açıklıkla anlayacağı derecede sa*deleştirip öğretiyor. Tereddüt ve hayalin şiir edebiyatında hiç bir gerçeğe uymayan ve haksız yere ibda (icad) adı verilen hayal gücünün gelip geçici ve yalancı bir bakışını okşayarak insan bir an için ve bir daha tekrarlamamak şartıyla çarpıp geçen boş manalarında bir teselli zevki aramaya alışmış olan ruhlar, Kuran'ın bütün yaratılışa ayna olan benzersiz nazmında mucizeli bir yükseklik duymazlarsa bunun sebebini, yaradılışlarındaki zevklerinin ve akıllarının bir takım hevesler içinde iflas etmiş olmasında aramalıdırlar. Bu gibiler hakkı hep acı diye kabul etmişler ve aklı hakka ulaşmak için bir vasıta tanıyacak yerde onu hakkı red ve iptal ile mağlup edebilecek acımasız bir silah gibi kullanmak isteyen alim ve sapık fikirli insanlar ebedi dalalet ve hüsranda kalacaklardır.
    "De ki, 'Göklerde ve yerde neler var, bakın (da ibret alın!)' Fakat inanmayan bir topluma deliller ve uyarılar fayda sağlamaz." 13 Netice itibariyle tevfik ve hidayet Allah'tandır.

    DİPNOT

    1- Bakara Suresi: 164.
    2- Taberanı, Ebu Umame'den; İmam-ı Gazali, İhya-u Ulumi'd-din, c. 1, s.89.
    3- Rad Suresi: 4.
    4- Rum Suresi: 24.
    5- Zümer Suresi: 27.
    6- Yasin Suresi 71.
    7- Fecr Suresi: 27-30.·
    8- Ra'd Suresi: 28.8- Nur Suresi: 45.
    9- el-Acluni, Keşfü'l-Hafa. c. 1. Hadis no: 1003 el-fethü'l-Kebir 2:35
    10- Lokman Suresi: 10,
    11- Sad Suresi: 27.
    12- İbn-i Muhber; İhyau Ulumi'd-din, c. 1, s. 276. (Hadisin son kısmı.)
    13- Yunus Suresi: 101.

    LÜGATÇE

    Bekabillah: Allah'ta baki olma hali.
    Halık: Yaratıcı olan Allah Teala.
    İstidlal: Delile dayanarak sonuç çıkarma.
    Kavim: Topluluk.
    Mahlukat: Varlıklar, yaratılmış olan her şey.
    Mutmain: Huzura kavuşma.
    Münezzeh: Pak, temiz. Kusur ve noksanlıklardan uzak.
    Müşahede: Görme, şahit olma.
    Nebat: Bitki.
    Radiye: Rabbinden razı ve hoşnut olan nefs. Bu mertebede nefsin nuru artar, karanlık azalır.
    Mardiye: Kusurlarını anlayan, kendisinden razı olunan nefs. Allah katında makbul olan.
    Takva: İnsanı Allah'tan uzaklaştıran şeylerden kaçınmak.Allah'a boyun eğerek azabından sakınmak. Farzları yerine getirip haramlardan kaçınmanın yanısıra şüpheli şeylerden kaçınmak.

    Vasat: Orta halli.

    Muhammede Hikmet Tuzkaya

    __________________

    yabanGülü bunu beğendi.
  2. Alt 01-04-2010, 09:27 #2
    {{şura}} Mesajlar: 697
    ÖĞRENME YOLUNDA AKLIN YÜRÜYÜŞÜ
    Bizim sebeplerin başlaması, çelişkilerin başlaması gibi Hakkı anlamaya vesile olan asil sebepler hakkındaki apaçık kavrayışlarımız, akl-ı kudsinin anlayış mahiyetini gösteren birer hissimizdir. Biz bu sayede her çeşit bilgiyi açık bir şekilde idrak ederek akl-ı nuru, hiç bir kayda bağlı olmayan kutsal kuvvetin mükem*melliğini isbata bir delil buluyoruz. Bizim şahsımıza göre değişen ve pek az olan tahmin gücümüzle ilk akla böyle bir bağlantımız ve bu sayede Hakk' a ulaşmamız vardır. Bilinen bilgilerden yola çıkarak bilinmeyen bilgileri öğren*menin yolu üçtür
    1- Cüz'iden cüzi'ye varma:
    Buna temsil de denir. Bu öğrenme şeklinde esas olan, CÜz'i*den cüz'iye geçiştir. Mesela, bulut yağmur alametidir; hava yoğun şekilde bulutlu olursa yağmur yağar. Fakat bu bilgi zan ifade eder. Her seferinde gökyüzünün bulutla kapalı olmasına rağmen yağmur yağmayabilir.
    2- Külli hükümler vasıtasıyla cüz'i bir hükme vanlması:
    Buna kıyas-ı mantıki de denir. İlimlerin fiili tatbikatı bununla yapılır. Kıyas, şartlarına uygun olarak yapılırsa kesinlik ifade eder. Mesela, bu alem mütegayyirdir, değişme halindedir. Değişen her şey sonradan olmuştur. O halde bu alem de sonradan yaratılmıştır. Misalde olduğu gibi iki kazıye vasıtasıyla, bilinmeyen bir cüz'i hüküm elde edilmiştir.
    3- Cüz'i hükümden külli hükümlere varma.
    Buna istikra da denir. İstikra bütün dizleri içine alırsa buna istikra-i tam denir. İstikra-i tam kesin bilgidir. İstikra, bazı cüzleri tetkikle yetinilerek yapılmışsa buna çia istikra-i nakıs denir.
    Bu yollardan birir.de veya hepsinde aklın başlıca iki çeşit yürüyüşü vardır:

    1- Ağır; derece derece ve zamana bağlı olan, inceden inceye düşünme seyridir ki, buna "fikir" de denir.
    2- Bir anda, bir hamlede arzuya ulaşıverecek derecede hızlı olan ani seyircir ki, buna da "hads" (tahmin, zan) da denir. Hads da iki kısımdır:
    a- Her birinde konusuna göre tahsil, tecrübe ve alıştırmadan elde edilen alışkanlık sıfatıdır ki, çalışmakla kazanılır. Teorik ve pratik, tahsil ve ilmi eğitim hep bu gayeye ermek içindir. Buna akl-ı mesmu (işitilmiş akıl) da denir.
    b- Doğrudan doğruya yaradılışta yerleşmiş ve sırf Allah vergisi olan bir melekedir ki, buna da kudsi kuvvet veya tabii akıl denir. Bunda esas itibariyle gayretin, çalışıp kazanmanın hiçbir hükmü yoktur. Herkesin bu çeşit hads, tahmin ve akıldan az çok bir nasibi vardır. Bu olmayınca diğer mesmunun hiçbir hükmü olmaz. Bunun sınırsız mertebeleri vardır ki, en alt tabakadan başlayarak peygamberlerin akılları mertebelerine kadar gider. En yüksek mertebesine "akl-ı nur" denir. Başlangıçtan sonucu, sonuçtan başlangıcı, önceden sonrayı, sonradan önceyi tam bir bilgi ile gören bu akıL, Allah'ın kelarnı ve Hz. Muhammed Mustafa (a.s.ın.)'nın nurudur.
    Nitekim hadis-i şerifte:
    "Allah'ın yarattığı şeylerin ilki benim nurumdur. Allah'ın yarattığı şeylerin ilki kalemdir. Allah'ın yarattığı şeylerin ilki aklım'dır." buyrulmuştur. 1
    Hadisin ikinci kısmına şu hadisler delildir:
    "Sizden önceki ümmetlerde, bazı insanlar vardı ki, muhaddes idiler. Yani ilhama mazhar olan kimseler idiler. Eğer ümmetimde bunlardan biri varsa o da Ömer'dir." 2

    ibn-i Ömer (r.a.), Peygamber Efendimizin (s.a.v.) şöyle söy diğini rivayet etmiştir:
    "Allahu Teala Hazretleri, hakkı Ömer'in diline ve kalbine koydu." 3
    Kitabımızın başında mükteseb aklın şubelerinde bu bölüm"' genişce izah etmiştik.
    Allah'ın lütfu ile sahip olduğumuz hissemiz ölçüsünde düşünen akıl ve bu konudaki uzun tecrübeden elde edilen alışkanlığa bağlı tahmin kabiliyeti, çalışıp kazanmaya bağlıdır. Cenab-: Hak Kur an' da, bütün insanları bu yola teşvik edip sevk etmek için defalarca uyarılarda bulunmuştur.
    Kuran'ın tamamının iniş gayesi, insanın göklerin ve yerin ve ikisi arasındakilerin Rabbi olan Allah'ı, "ilah" ve "rab" olarak tanıması, ondan gayrısına kulluk etmemesi içindir. Rabbimizin teklifi akıl sahiplerinedir. Akıl olmayınca ya da var olan akıl şeytana ve süfli arzulara köle edilince, doğrudan doğruya hisler üzerinde tesirini icra edecek olan mucizelerin büyük bir faydasının olmayacağı anlatılmıştır.

    DİPNOT

    1- İbn Ebi Asım, es-Sünne, 1,48; Hilyetü'l-Evliya. 2- Sahih-i Buhari Tercemesi, c. 3, s. 310. 3- Tirmizi, Menakıb 3683, Ebu Davud, Harac 8, 2962.

    yabanGülü bunu beğendi.
Kullanıcı isminiz: Giriş yapmak için Buraya tıklayın

Bu soru sistemi, zararlı botlara karşı güvenlik için uygulamaya sunulmuştur. Bundan dolayı bu kısımı doldurmak zorunludur.