SORU : Sahabe’yi Kiramdan Ebu Basir (RA) ve arkadaşlarının , Mekkeli müşriklerin Kervanlarının korkulu rüyası haline geldiği bilinmektedir. Bu hadiseye isnaden , günümüzde değişik ülkelerde İslam adına yapılan bir takım sabotajlara cevaziyet aranmakta ve şu soru sorulmaktadır :”Ebu Basir (RA) de mi teröristti ? “

Asr-ı Saadet döneminde yaşanmış her olayın , gerek makro gereksede mikro planda , günümüze bakan yönleri elbette vardır , yeterki doğru teşhis ve tahliller ile mukayese edilmiş olsun: Hudeybiye Barış Antlaşması imzalanmadan kısa bir süre önce , müşrik tarafını temsilen bulunan Suheyl , oğlu Ebu Cendel (RA) ‘in o esnada ayağındaki prangaları sürüye sürüye Efendimiz (SAV) min huzuruna gelişine , yani baba evinden Efendimiz (SAV)’me sığınmasına şahit olmuştu. Süheyl: “Anlaşmanın geçerli olması için ilk şart oğlumun bana iadesidir.” dediği anda Sahabe Efendilerimiz içinde çığlıklar kopmuştur. Allah Resûlü de gözyaşlarını tutamamıştı. Süheyl’e rica ettiler: Daha anlaşmaya imza atmadık. Ebu Cendel muaf tutulabilir. Ancak, bu teklifler hiç mi hiç hüsn-ü kabul görmedi, Süheyl sözünde ve talebinde diretti. Ve Efendimiz (sav), gözyaşları içinde Ebu Cendel’i geriye iade etti. Fakat ona, yakın bir gelecek içinde, müjdeli bir şeyler fısıldadı: “Allah sana ve senin gibi olanlara çok yakında bir kurtuluş nasip edecektir.”[1]

Hudeybiye’den hemen sonra Mekke’den kaçan bir diğer Sahabe’de Ebu Basîr künyesi ile mâruf Utbe b. Esîd (RA) idi. Kendiside Allah Resûlü’ne iltica etmiş , lakin ardından Kureyş, Medine’ye iki adam göndererek , antlaşma gereği , Ebu Basîr’in iadesini istemişti. Allah Resûlü onu da iade etmişti. Fakat Ebu Bâsir, geri dönüş yolunda muhafızların kendisi ile alay ederek dayanılmaz işkence yapmaları neticesinde muhafızlardan birini öldürmüş; diğeri de kaçarak canını zor kurtarmıştı.

Ebu Basîr, tekrar Allah Resûlü’nün huzuruna geldi. Ancak, İki Cihan Serveri: “Bir peygamber verdiği sözden dönemez.” diyerek Ebu Basîr’i Medine’ye kabul etmedi. Bunun üzerine de Ebu Basîr Medine dışında, Zulmerve’ye yakın Îss bölgesine. Derken Mekke’deki mağdur Müslümanlar, bu sığınaktan haberdar olunca teker teker kaçıp Ebu Basîr’in yanına yerleştiler , bunlardan bir diğeride Suheyl’in oğlu Ebu Cendel’dir. Bu hadise , Mekkelilerin korkulu rüyası oldu. Çünkü , Ebu Basîr ve arkadaşları, ticaret için oradan geçmek zorunda olan Mekke kervanları için artık büyük bir tehlike teşkil ediyorlardı. Mekkeliler, bizzat Allah Resûlü’ne müracaat ederek, Ebu Basir ve arkadaşlarının Medine’ye kabul edilmesini istediler. Böylece, Hudeybiye anlaşmasının Müslümanları en çok rahatsız eden maddesi, bizzat bu maddeyi teklif edenler tarafından ilga edilmiş oluyordu. Bu da apaçık bir zafer demekti.[2]

Kısaca özetlemeye çalıştığımız Ebu Basir (RA) , Ebu Cendel (RA) ve arkadaşlarının durumu’nun , günümüzde cereyan eden masum insanların hatta müminlerin öldürülmesine sebebiyet veren terörvari hadiseler ile uzaktan yakından bir ilişkisinin olamıyacağını görmekteyiz :

a) Efendimiz (SAV) , imzalamış olduğu antlaşma gereği iade ettiği Ebu Basir (RA) , Ebu Cendel (RA) ve arkadaşlarının , Mekke’deki ticaret Kervanlarına saldırmasını ne emretmiş nede böyle bir hadise vuku bulmamıştır. Mekkeli müşrikler , böyle bir saldırıdan endişe ettiklerinden , iadelerini istemişlerdir.

b) Ebu Basir (RA) ve arkadaşları , İslami tarafı temsilen eden Efendimiz (SAV) ‘den bağımsız kalmış küçük bir Grub idi. Bu insanlar elbette İslam’dan dönmeleri için kendilerine yapılan zulümler karşısında kendilerini savunmak zorunda kalacaklar , kendilerine bu zulmü reva görenlere karşı bir mücadele yapacaklardı. Çünkü , kendilerine Efendimiz (SAV) min tarafınageçme Hakkı verilmiyordu. Dolaysıyla , bu Mücadele’de onlar sadece kendilerini temsilen var olmuşlardır , yoksa Efendimiz (SAV) ‘in teşviki ile böyle bir oluşum meydana gelmemiştir.

c) Mekkeli müşriklerin , Ebu Basir ve arkadaşlarının İslami tarafa geri iadelerine izin vermesi sonrası , yine Efendimiz (SAV) ‘den bu tür bir saldırı veya bir mücadele şekli vuku bulmamış , zira İslam’ın gönüllere nakşedilme Dönemi , Barışın tesis edildiği Hudeybiye antlaşması sonraı fevc fevc artmış , o kadar ki , 10 yıllığına yapılan bu antlaşmanın henüz 2.yılında Mekke’nin Fethi , Allah’ın lutfu ve inayeti ile gerçekleşmiştir. Hemde bir kaç kişinin burnunun kanaması dışında , savaşılmadan müessir olunmuştur.

Sonuç olarak görmekteyiz ki , Efendimiz (SAV) min Hayatı Seniyelerinde Savaş dışında insanları öldürmesi vaki olmamıştır. Sahabey-i Kiram içinde ise sadece iki vaka yaşanmıştırki , kendi babaları İslam’a ve Kur’ana hakaret ettiklerinden dolayı , onları biri öldürmüş bir diğeride öldürtmüş , bu vuku bulan iki öldürme dışında bir üçüncü hadise vuku bulmamıştır ! Bu hadiselerde de Efendimiz (SAV) tasvib etmediğinden üzülerek sessiz kalmıştır. Ebu Basir (RA) –haşa- ne bir yol kesen nede bir terörsittir , ama aynı hüsnü zannı günümüz sözde mücahitleri için beslemek mümkün değildir.

Hiçbir Cihad masum insanların öldürülmesine cevaz vermez !


[1] İbn Hişam, Sîre, 3/321-333; İbn Kesîr, el-Bidâye, 4/188-193
[2] İbn Hişam Sîre, 3/337-38
[3] İbn Hişam, Sîre, 3/334


Emin simsek