Günümüzde İslam ı yaşamak ve anlamak adına yaptığımız çok büyük bir yanlış vardır. Bizlere İslam ı ve Kur’an ı anlattığını söyleyenler, şöyle söylüyorlar. “İnancımızı yaşamak adına, her bilgiyi Kur’an da bulamazsınız. Bazı bilgileri, detayları ve ibadetlerin ayrıntısını, Allah bizzat kendisi, ya da Cebrail kanalıyla elçisine iletmiştir. Bunları Kur’an da aramayın, çünkü bulamazsınız.”

Değerli din kardeşlerim, lütfen bu söylenenleri akıl ve mantık süzgecinden geçiriniz. Mantığınız kabul etmiyorsa, Kur’an ın kabul etmesi de zaten mümkün değildir. Bu sözleri söyleyenlerin, İslam ı kendi çıkarları doğrultusunda, batıl ve hurafeler ışığında topluma yaşatmak istedikleri çok açıktır. Allah namaz kılmamızı emrettiyse bizlere, gerektiği kadarını mutlaka Kur’an da açıklamıştır. LÜTFEN MEZHEPLERİN VE FIKIH ÖĞRETİSİNİN DİNE İLAVELERİNİ, KUR’AN IN ÖNÜNE GEÇİRMEYELİM. Bu bilgiler olmasaydı namazımızı kılamazdık demeyelim, hesap günü çok pişman oluruz.

Bu sözleri söyleyenlere ve bu sözlere inananlara sormak isterim, Allah Kur’an ı bizlere ne maksatla göndermişti? Elbette birçok ayetinde, Kur’an ın bizler için rehber, ışık olduğunu söyler. Her şeyden nice örneklerle de açıkladık ki anlayasınız, doğru yoldan batıla, hurafeye sapmayasınız diye gönderildiğinin detayını da verir. Bu durumda Allah, her şeyi Kur’an da açıklamayıp, detayları bizlere Kur’an da bildirmeyip, bazı konuları şifahen, sözlü olarak elçisine bildirmiş olabilir mi? BUNA İNANAN BİR İNSANIN, KUR’AN İLE HİÇBİR BAĞI YOK DEMEKTİR HATIRLATIRIM. Onun için önce Kur’an ı anlayarak ve düşünerek bizzat bizler okumalıyız ki, bizleri aldatamasınlar. İmanımızı yaşamak adına Kur’an ı yeterli görmeyip, her detayın Kur’an da olmadığına inananlara, Allah ın uyarısını hatırlatmak isterim. BİZ KİTAP’TA HİÇBİR ŞEYİ EKSİK BIRAKMADIK.(Enam 38) Kur’an da çok dikkat çeken ve üzerinde düşünmemiz gereken, bizlere ibret olacak ayetlerden bir örnek daha vermek istiyorum. Cahiliye devri toplumu batıl ve hurafe inançlarından oluşan, o günkü FIKIH inançlarının etkisiyle, Allah ın katındaki melekler konusunda aralarında tartışıyorlar ve yalan yanlış şeyler söyleyip inanıyorlar. Bakın Allah gönderdiği kitabın dışına çıkan, rivayet ve sanı inançların etkisinde olanları nasıl uyarıyor, lütfen üzerinde dikkatle düşünelim ve kendimize kıssadan hisse çıkartalım.

Saffat 154, 155, 156.157: Ne oluyor size? Nasıl hükmediyorsunuz? Hiç düşünmüyor musunuz? YOKSA SİZİN AÇIK BİR DELİLİNİZ Mİ VAR? DOĞRU SÖZLÜLERDEN İSENİZ, KİTABINIZI GETİRİN! (Diyanet vakfı meali)

Kur’an ı yeterli görmeyen, her bilginin ve detayın Kur’an da olmadığına inanan kardeşlerime, bu uyarı ayeti hatırlatırım ve sormak isterim. Namazın nasıl kılınacağı, orucumuzu nasıl tutacağımız, zekâtımızı nasıl vereceğimiz, Hacca gittiğimizde neler yapacağımızın detayını Kur’an da bulamadınız da, SİZİN BU KONULARDA KUR’AN IN DIŞINDAN, KUR’AN IN VERDİĞİ GARANTİLERİ VEREN, EMİN OLDUĞUNUZ DELİLİNİZ, KİTABINIZ MI VAR. Var diyenlerin, bir kez daha düşünmelerini tavsiye ederim.

Bu düşünceye ve sözlere inanan bir insan, Kur’an ın yüzlerce ayetine gözlerini kapatmış, üstünü örtmüş ve iman etmiyor demektir. Allah Kur’an ın tümüne iman edip, hayatımıza geçirmedikçe, gerçek iman etmiş olamayız diye bizleri uyarır. Hatta bizlerin asla unutmaması gereken bir uyarıda bulunarak bakın ne söyler.

Zuhruf 44: Şüphesiz bu Kur’an, sana ve kavmine bir öğüt ve bir şereftir, ONDAN HESABA ÇEKİLECEKSİNİZ. (Diyanet meali)

Allah açıkça sizleri, Kur’an dan hesaba çekeceğim dedikten sonra, sizce bizlere gerekli olan, sorumlu olduğumuz hükümlerin/ayetlerin, ibadetlerin detaylarını, yada imanımızı yaşamak adına gereken bilgilerin bir kısmını, Kur’an a geçirmeden, sözlü olarak peygamberimize iletmiş olabilir mi? İletmiş olduğuna iman eden kardeşlerime hatırlatmak isterim, siz yukarıda hatırlattığım, Zuhruf 44. ayete iman etmiyor musunuz? Ediyorsanız soruma devam ediyorum. Allah açıklamadığı, detayını vermediği bir hükümden sorumlu tutar mı? Lütfen beşeri fıkıh bilgilerini, dine ve ibadetlerimize ilave edilen bilgileri Kur’an da göremediğimizde, Kur’an ı eksik görmeyelim. Hataların en büyüğünü yaparız.

Batıl savunucuları, atalarının dininden vazgeçemeyenler, hemen nefislerinde delil yaratmaya başlıyorlar ve diyorlar ki; “Peygamberimizin hadisleri var ya. Onlarla ayetleri anlayacağız, detaylarını öğreneceğiz. Kur’an da olmayan bilgileri hadislerden öğreneceğiz.”

Bu sözlere inandığımız içindir ki, sakın dinde bölünmeyin, yalnız Kur’an ın ipine sarılın diyen Rahmana inatla bölündük, yetmedi rivayetler yoluyla nakledilen bu bilgilerin farklılıklarından dolayı da, bir birimize öldüresiye düşman olduk. Hatırlatmak isterim, peygamberimize eğer Kur’an ın dışından tek bir bilgi, detay gelmiş olsaydı, ÖNCE ONLARI KAYDA ALDIRIR VE YAZDIRIRDI. Tüm bunlara inananlara sormak isterim, neden Allah Kur’an dışından birçok konuyu ve yapmamızı emrettiği detayları, elçisine şifahen yani sözlü bildirip Kur’an a geçirmesin? Bunun bize faydası mı var, yoksa zararımı var? Aklı başında hiç kimse bu söylenenleri kabul etmez. Allah Kur’an dan sorumlu tutuyorsa bizleri, sorumlu olacağımız her bilginin ve detaylarının Kur’an da olacağını, olması gerektiğini bilir. Bunun tersini düşünmek, Allah ın adaletine saygısızlıktır.

Düşünen bir insan, Peygamberimizin sözleri olduğuna inandığımız tüm hadislerin, günümüze rivayet yoluyla, yani nakil yoluyla ulaşmasının sağlıklı olamayacağını bilir. Allah ayetinde nasıl uyarıyordu bizleri? “EMİN OLMADIĞIN BİLGİNİN ARDINA DÜŞME, HESABINI SORARIM.” Rivayet yoluyla nakledilen bilgilerin arasına, yanlış bilgilerin girmesi, naklederken kişisel düşüncelerin ilaveleri, art niyetli din düşmanlarının kendi inançlarını ilave etmediklerini, hiç birimiz bilemeyiz ve emin olamayız. Onun içinde bu bilgilere dikkatle yaklaşmalı ve tümden reddetmek yerine, itinayla araştırıp mutlaka, Kur’an süzgecinden geçirmeliyiz.

Buna benzer uyarıları yaptığımızda, “Kur’an süzgecinden nasıl geçirelim, her bilgi Kur’an da yok ki” savunması yapılmaktadır. Bunları söyleyenlere de, zikir ehlinin vereceği cevap açıktır. Allah sizleri Kur’an dan sorumlu tutuyorum diye hüküm verdiyse, Kur’an ın dışındaki hiçbir bilgiden, detaydan sorumlu olamayız olmalıdır.

Peygamberimiz sağlığında asla Kur’an dışından hiçbir bilgiyi ve kendi sözünü kayda aldırmamıştır. Eğer Kur’an da her bilgi ve detay olmasaydı, böylemi yapardı Allah ın elçisi? Dört halife devrinde de, hadis yazımı ve nakli yasaktı. Çünkü peygamberimizin adı kullanılarak, kişisel düşüncelerin yorumlamalarıyla nakiller yapılıyor, yanlış sözler iletiliyordu. Peygamberimizin sağlığında, kendi sözlerinin naklini yasaklamasının nedeni de buydu.

Hadislerin toplanmasına ve kayda geçirilmesine, Dört halife döneminin sona ermesi ve İslam ın mezheplere bölünmesiyle kayda alınmasına başlanmıştır. Hadis toplama yarışına giren mezhepler, ne yazık ki peygamberimizden neredeyse, yaklaşık 200 yıl sonra toplanmaya, kayda alınmaya başlanmıştır. İlginçtir aynı konuda çok farklı hatta tam tersi sözlerin, peygamberimize ait olduğuna inanılmış ve herkes kendi hadislerinin doğruluğuna inanarak, inançlarına yön vermişlerdir. Hâlbuki Allah Rum suresi 32. ayette, emin olmadığımız bilginin ardına düşüp fırkalara, mezheplere ayrılıp, rivayetlerin ardına düşenlere bakın ne diyor ve uyarıyor.

Rum 32: Dinlerini parçalayan ve bölük bölük olanlardan (olmayın. Bunlardan) HER FIRKA, KENDİLERİNDE OLAN İLE BÖBÜRLENMEKTEDİR. (Diyanet vakfı meali)

Sizlere sormak isterim. ALLAH BİZLERİ BU YOLLA BİLGİLENDİRMİŞ VE İMANIMIZI BU BİLGİLER IŞIĞINDA YAŞAMAMIZI İSTEMİŞ OLABİLİR Mİ? Yorum ve karar sizlerin. Ama artık elde Kur’an, düşünme zamanı geldi ve geçiyor.

Çıkarları adına dine fitne sokanlar, İslam a sokulan batıl inançların yaşanması içinde, bu bilgileri adeta Kur’an ile eş tutarak şöyle demişlerdir. “ ALLAH PEYGAMBERİMİZİN HADİSLERİNİ DE, TIPKI KUR’AN GİBİ KORUMASI ALTINA ALMIŞTIR.” Bu sözlere inanmak şirktir, Kur’an ı inkâr etmekle aynıdır, lütfen bu gerçeği artık fark edelim. Allah açıkça yalnız Kur’an ı korumasına aldığını bildirmiş ve yine yalnız KUR’AN IN İPİNE SARILIN diyerek, emin olamadığınız bilginin ardına düşmeyin diye, bizleri uyarmıştır. Lütfen tüm bu söylentilere ve Kur’an ın özüne aykırı düşen bu inançlara artık inanmayalım. Elimize Kur’an ı alarak, anladığımız dilden okuyalım ve bir öğrenci misali üzerinde düşünerek imtihanımıza yön verelim.

Lütfen unutmayalım, hepimiz Kur’an dan imtihan oluyoruz, BAŞKA BİLGİLERDEN, HÜKÜMLERDEN, DETAYLARDAN, BEŞERİN FIKIH İNANÇLARINDAN DEĞİL. Allah ın ipi Kur’an a sarılan, batıldan uzaklaşır. Allah ın ipine sarılanın gönül gözü aydınlanır ve eğri ile doğruyu fark ederek, hurafeden uzaklaşır. Allah elçisine gönderdiği Kur’an ı, o günkü topluma tebliğ ederken, kendi hurafe ve batıl inançlarını da yaşamak isteyen, hatta Allah ın emirleri arasında olması gerektiğinin itirazında bulunanlara, bakın nasıl bir ayet indiriyor.

Ankebut 51: KENDİLERİNE OKUNMAKTA OLAN KİTAB'I SANA İNDİRMEMİZ ONLARA YETMEMİŞ Mİ? Elbette iman eden bir kavim için onda rahmet ve ibret vardır. ( Diyanet vakfı meali)

Değerli din kardeşlerim, ne yazık ki cahiliye dönemin yaptığı aynı yanlışları, günümüzde bizlerde yapıyoruz. Kur’an da her bilginin, detayın olmadığına inandığımız için, mezheplerin fıkıh öğretisi inancımıza girmiştir. Hatta rivayet ve sanı inançları neredeyse Kur’an ın önüne geçmiştir. Bu bilgileri bizler, İslam ın olmazsa olmazı sayarak, Kur’an ı yeterli görmez olmuşuz. Ne yazık ki bizler, Kur’an ı rehber almıyoruz, aldığımızı zannediyoruz. Geçmiş toplumların yaptığı yanlışları bizlerde tekrar ediyoruz.

Saygılarımla
Haluk GÜMÜŞTABAK


https://www.facebook.com/Kuranadavet1/?ref=aymt_homepage_panel
http://halukgta.blogcu.com/
http://kuranyolu.blogcu.com/
http://hakyolkuran.com/