SELAM VE SELAMLAŞMAK İLE İLGİLİ AYET VE HADİSLER
İslam Dini insanlar arasında bulunan ilişkilerin doğru bir şekilde ilerlemesi, insanların günlük hayatlarında birbirlerinin sıkıntıların gidermesi, birlik ve beraberlik içerisinde bir yaşam sürdürülebilmesi için bazı ilkeler getirmiştir. Bu ilkeleri Efendimizin bildirmiş olduğu hadislere dayanarak şöyle maddeleştirebiliriz.
1.Hasta olanın ziyaretine gitmek
2.Ölümle karşılaşmış olan kardeşimizin cenazesine iştirak etmek
3.Aksıran için hayırlar (Yerhamükellah) dilemek
4.Maddi-manevi ve bedeni alanda zayıf olan kardeşimize yardım etmek
5.Mazluma yardım etmek
6.Selam vermek ve selamı yaygın hale getirmek
7.Yemin ettiğimiz zaman yeminizi yerine getirmek[1]

Yukarıda saymış olduğumuz prensipler içerisinde selamlaşmak ve selamı yaygın hale getirmekte mevcuttur. Selam müminlerin birbirleri ile karşılaştıklarında, "es-selâmü aleyküm" ve "selâmun aleyküm" cümleleriyle birbirlerine dua etmelerine denir. Bu kullanımda selâmın anlamı, "Allah seni esenliğe kavuştursun" demektir.[2] Selam ve selamlaşmak Yüce Rabbimizin bizlere Kuran-ı Kerimde emretmiş olduğu ilkeler arasındadır. Ayette şöyle buyrulmaktadır.
“Size bir selâm verildiği zaman, ondan daha güzeliyle veya aynı selamla karşılık verin. Şüphesiz Allah her şeyin hesabını gereği gibi yapandır.”[3] Bu ayete istinaden alimler Selâm vermenin sünnet, selam almanın ise farz olduğuna dair görüş birliği yapmışlardır.

Selam birbirlerini tanıyanlar arasında muhabbeti artırıcı bir özelliği olmasının yanı sıra, birbirlerini tanımayan insanların ise birbirlerine karşı muhabbet beslemelerine sebep olmaktadır. Selam verilmek suretiyle bireyler arasında sevgi meydana gelmektedir. Selamlaşmak dostluğun, birlikteliğin başlangıcıdır. Selamlaşmak sevgiyi, sevgi kardeşliği, kardeşlik birlik ve beraberliği doğurur. Müminlerin birbirlerini sevmesi ise İmanın alametidir. Peygamber Efendimizin bir hadisini sizlerle paylaşmak isterim.
“Siz, iman etmedikçe cennete giremezsiniz; birbirinizi sevmedikçe de iman etmiş olamazsınız. Yaptığınız zaman birbirinizi seveceğiniz bir şey söyleyeyim mi? Aranızda selâmı yayınız.”[4]

Selam sadece dış hayatta birlikte yaşadığımız insanlar için değil aile fertleri içinde bir hoş ve esenlik ifadesidir. Yüce Rabbimiz evlerimize girdiğimiz zaman aile fertlerimize selam vermemizin gerekliliğini bizlere şöyle bildirmektedir.
“… Evlere girdiğiniz zaman birbirinize, Allah katından mübarek ve hoş bir esenlik dileği olarak, selam verin. İşte Allah, düşünesiniz diye âyetleri size böyle açıklar.”[5] Resul-ü Ekrem Efendimizden aktarılan bir hadiste ise ev halkına selam vermenin kişiye sağlayacağı kazanç şöyledir.
“Yavrucuğum! Kendi ailenin yanına girdiğinde onlara selâm ver ki, sana ve ev halkına bereket olsun”[6]

Selam sadece dünya hayatının değil cennet hayatının da esenlik ifadesidir. Kur’an-ı Kerimde cennette meleklerin inananlara, inananların birbirlerine selam verecekleri bizlere şöyle bildirilmektedir.
“Rablerine karşı gelmekten sakınanlar da grup grup cennete sevk edilirler. Cennete vardıklarında oranın kapıları açılır ve cennet bekçileri onlara şöyle der: “Size selam olsun! Tertemiz oldunuz. Haydi ebedi kalmak üzere buraya girin.”[7], “İnanan ve salih ameller işleyenler, Rablerinin izniyle, ebedi kalacakları ve içlerinden ırmaklar akan cennetlere sokulacaklardır. Oradaki esenlik dilekleri “selam” dır.”[8]

İslam dini insanlar için ne yararlı ise onu emretmiş, nelerde zararlı ise insan hayatından çıkartılmak üzere yasak kapsamına almıştır. Müslümanlara emredilen selamlaşmanın yine insanlara faydası vardır. Selam öncelikle mütevaziliğin adıdır. İnsanların gönlünü kazanmanın en temel basamağıdır. Sevginin yerleşmesine vesiledir. İnsanların birbirlerinden güven içerisinde olmalarına bir sebeptir. Selam vermek Efendimizden bizlere aktarılan birçok hadislerinde teşvik edilen hususlardan olmuştur. Efendimize sorulan ve muhataba göre cevap bulan hadislerinden birinde Hz. Peygamberimiz (s.a.s.) şöyle buyurmaktadır.

Bir adam, Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’e:
– İslâm’ın hangi özelliği daha hayırlıdır, diye sordu? Resûl-i Ekrem:
“Yemek yedirmen, tanıdığın ve tanımadığın herkese selâm vermendir” buyurdu[9]
Bir diğer hadislerinde ise Efendimiz, Selamın verilmesi neticesinde İnanalar arasında gerçekleştirilmiş olan kardeşlik bağının inşa edileceğini bizlere şöyle bildirmektedir. “Selâmı yayınız, fakir ve yoksulları doyurunuz, böylelikle Azîz ve Celîl olan Allah’ın size emrettiği şekilde kardeşler olunuz”[10]

Bugün bizlerin birbirine vermiş olduğumuz Selamın şekli İslam Diniyle ortaya çıkmış değildir. Peygamber Efendimiz bir hadislerinde Selam’ın şeklinin Allah-u Teala tarafından Hz. Adem’e öğretildiğini şöyle bildirmektedir. “Allah Teâlâ Âdem sallallahu aleyhi ve sellem’i yaratınca ona:
– Git şu oturmakta olan meleklere selâm ver ve senin selâmına nasıl karşılık vereceklerini de güzelce dinle; çünkü senin ve senin çocuklarının selâmı o olacaktır, buyurdu. Âdem aleyhi’s-selâm meleklere:
– es-Selâmü aleyküm, dedi. Melekler:
– es-Selâmü aleyke ve rahmetullâh, karşılığını verdiler. Onun selâmına “ve rahmetu’l-lâh”ı ilâve ettiler.”[11] Hadis-i Şeriften şunu anlıyoruz ki, Yüce Allah’ın göndermiş olduğu bütün dinlerde selam ve selamlaşma vardır.

Selam vermenin şeklini ve selam verme neticesinde bizlere verilecek olan müjdeleri yine Peygamberimizden öğrenmekteyiz. Bizlere kadar ulaşan bir hadis-i şerifte şu olay anlatılmaktadır. Nebî sallallahu aleyhi ve sellem’e bir adam geldi ve:
– es-Selâmü aleyküm, dedi. Hz.Peygamber onun selâmına aynı şekilde karşılık verdikten sonra adam oturdu. Nebî sallallahu aleyhi ve sellem:
– “On sevap kazandı” buyurdu. Sonra bir başka adam geldi, o da:
– es-Selâmü aleyküm ve rahmetullah, dedi. Peygamberimiz ona da verdiği selâmın aynıyla mukâbelede bulundu. O kişi de yerine oturdu. Hz.Peygamber:
– “Yirmi sevap kazandı” buyurdu. Daha sonra bir başka adam geldi ve:
– es-Selâmü aleyküm ve rahmetullahi ve berekâtüh, dedi. Hz.Peygamber o kişiye de selâmının aynıyla karşılık verdi. O kişi de yerine oturdu. Efendimiz:
– “Otuz sevap kazandı” buyurdular.[12]

Selam vermenin de bir adabı vardır. Bu adaplar şunlardır: Yürüyenin oturana, binitlinin yayaya, küçüğün büyüğe selâm vermesi gerekir. Hutbede, yüksek sesle Kur'ân okurken, ders okuturken, ezan ve kamet esnasında selâma cevap verilmez. Tuvalet ve banyo gibi yerlerde bulunan kimselerle içki ve kumar gibi bir günahı işlemekte olan kimseye bu günahı işlediği esnada selâm verilmesi uygun değildir. Efendimizden selam adabıyla ilgili gelen hadislerde şöyle buyrulmaktadır. “Binitli olan yürüyene, yürüyen oturana, sayıca az olan çok olana selâm verir.”[13] “Sizden biriniz din kardeşine rastladığında ona selâm versin. Eğer ikisinin arasına ağaç, duvar ve taş girer de tekrar karşılaşırlarsa, tekrar selâm versin.”[14] “Sizden biriniz bir meclise vardığında selâm versin. Oturduğu meclisten kalkmak istediği zaman da selâm versin. Önce verdiği selâm, sonraki selâmından daha üstün değildir.”[15]

Selam büyüklere verildiği gibi küçüklere de verilmelidir. Çünkü Efendimiz böyle yapmıştır. Ashaptan Hz. Enes çocuklara rastladığı zaman kendilerine selam verirdi ve Peygamber Efendimizin (s.a.s.) çocuklara selam verdiğini insanlara bildirirdi.[16]
Şu ana kadar yapmış olduğumuz hususları şu başlıklar altında özetleyerek sonlandıralım.
-Selam, Yüce Rabbimizin bizlere emrettiği, Sevgili Peygamberimizin teşvik ettiği bir husustur. Selamı vermek sünnet almak ise farzdır.
-Selam Peygamber Efendimizin emrettiği ve bizlerinde Müslüman kardeşlerimize karşı yapmamız gereken görevler arasındadır.
-Selam Yüce Allah’ın kulları için göndermiş olduğu bütün dinlerde mevcuttur.
-Selam, insanlar arasında bulunan sevgiyi, muhabbeti, dostluğu artırır.
-Selam aile fertleri arazındaki ülfet ve muhabbetin artmasına vesile olur.
-Selam, büyüklere verildiği gibi çocuklara da verilir.
-Selam vermenin bir adabı vardır.
-Selam vermek ve almak suretiyle sevap elde ederiz.
-Selam, toplum hayatında birlik ve beraberliğimiz kuvvetlendirmektedir.

Ahmet ÜNAL / Vaiz
[1] Buhârî, Mezâlim 5
[2] Dini Kavramlar Sözlüğü, DİB yayınları “Selam” md.
[3] Nisa, 4/86
[4] Riyazü’s-Salihin, Hadis No: 849
[5] Nur, 24/61
[6] Riyazü’s-Salihin, Hadis No: 863
[7] Zümer, 39/73
[8] İbrahim, 14/23
[9] Buhârî, Îmân 20
[10] İbni Mâce, Et’ıme, 1
[11] Buhârî, Enbiya, 1
[12] Riyazü’s-Salihin, Hadis No: 852
[13] Müslim, Selâm 1
[14] Ebu Davut, Edep, 135
[15] Ebu Davut, Edep, 139
[16] Müslim, Selâm 15

(alıntıdır.)