İnsan çoğu kez değerlendirmelerinde dikkatli olamıyor. Peki, bir insan neden beddua etmemeli?
Türk basınında bir ilk. Mehmet Paksu, ilk kez SMS yoluyla sorularınıza cevap veriyor.
'SIRDAŞ' kimseye anlatamadığınız dertlerinize derman olmaya devam ediyor.

Yazarımız Mehmet Paksu; Sorularınızı yanıtlıyor ve sorunlarınıza çözüm üretiyor.

Soru ve sorunlarınız için; İsterseniz
mpaksu@bugun.com.tr adresine mail gönderin

İsterseniz 3418'e SMS yollayın SIRDAS yaz boşluk bırak mesajını yaz 3418’e gönder

Mehmet Paksu, Türk basınında bir ilki gerçekleştiriyor ve SMS'le sorularınıza cevap veriyor....

Dünya binlerce senedir içindeki canlıları sürekli doldurup boşaltarak ilerleyen büyük bir ulaşım aracı gibi. Milyarlarca insan ve onların sıra dışı hikâyeleri, acıları ve sevinçleri ile yaşanıp ortadan kaybolup gidiyor mu? Hayır. Dinimizin bize öğrettiği en önemli şey, bu dünyada yaptığımız her şeyin hafaza melekleri tarafından amel defterimize sürekli kaydedilmekte olduğudur.

Kısacık dünya hayatımızı ve yaşadıklarımızı, alelacele gerçekleştirdiğimiz bir market alışverişine benzetebiliriz. Her tarafta kameralar doludur. Her yapılan hareket kumanda odasından izlenmektedir. Her ürünün üzerindeki özel barkot eğer o ürün ücreti ödenmeden dışarı çıkarılmaya çalışılırsa kapıda sahibini fena halde mahcup edebilmektedir.

Herkes özellikle büyük şehirlerde mutlaka karşılaşmıştır. Çıkıştaki özel elektronik kapıdan çıkan sinir bozucu sesi market güvenlik elemanlarının rahatsız edici, telaşlı koşuşturmaları izler ve hedefteki müşteri kibarca kenara alınır. "Hay Allah, çocuk koymuş!" ifadeleri çoğu kez haklı olsa da o an yaşanan "yer yarılsa da içine girsem" duygusu sahibini haftalarca meşgul edecek kötülüktedir. İşte bunun gibi, son nefesimizde Cenab-ı Hakk'ın varlığı ve birliğine olan şehadetimizi yaptıktan sonra esas dünyaya geçiş yapacağız. Milyarlar, trilyonlarla sene ile bile ifade edilemeyecek olan "ebedi" hayat için 60-80 senelik bu dünya hayatı gerçekten de "iki taşın arasında yapılmış bir alışverişten" farklı değil mi? Efendimiz de zaten dünya hayatının mealen "bir kervanın ağacın altında yaptığı kısa dinlenme kadar" olduğunu ifade ediyor.

MELEKLER KAYDEDİYOR

Kur'an'ın ifadesiyle insanın biri sağ tarafında, biri sol tarafında oturmuş iki kaydedici melek (hafaza melekleri) onun yaptıklarını alıp kaydetmektedir. (Kâf Suresi, 17) Hemen bir sonraki ayette ise "İnsan hiçbir söz söylemez ki onun yanında yaptıklarını gözetleyen ve kaydeden hazır bir melek bulunmasın" denmektedir. Günah işlerkenki umursamazlığımızı kırmak için Kur'an bizi şöyle uyarıyor: "Siz günahları işlerken kulaklarınızın, gözlerinizin ve derilerinizin, aleyhinize şahitlik etmesinden sakınmıyordunuz. Yaptıklarınızın çoğunu Allah'ın bilmediğini sanıyordunuz." (Fussilet Suresi, 22)

Peki, ahirette bu pişmanlık duygusunu yaşamamak için neler yapmamız gerekiyor?
Tek çare elimizden geldiğince Allah'ın huzurunda olduğumuzu unutmamak, eğer bir günah işlemişsek hemen samimi olarak tövbe etmektir. Bir tatlı sözün, bir sadakanın, her vakit için alacağımız taze abdestin küçük günahları sileceğini unutmamalıyız.

KUSURLARI ÖRTÜN!

Herkesin yaptığı iyiliği ve kötülüğü yanında hazır bulacağı günde kişi, kötülükleri ile kendisi arasında uzak bir mesafe bulunmasını ister. Çünkü kişi, tüm gizli-açık günahlarıyla orada zor durumda kalacaktır. Ama burada mü'min kardeşlerinin şahsi günahlarını araştırmayan hatta bir şekilde bu günaha şahit olsa bile onu örtmeye çalışanlar, o gün orada mahcup edilmeyeceklerdir. Nitekim Cenab-ı Hakk'ın Settar (örtücü) isminin manası bize bunu öğütlemektedir.

"Her kim bir Müslüman kardeşinin ayıp ve kusurlarını, kimsenin görmediği ve görmesini istemediği şeylerini örterse, Allah da kıyamet gününde onun ayıplarını örter. Her kim müslüman kardeşinin meydana çıkmasını istemediği bir şeyini ortaya çıkarır ve dile getirirse; Allah da onun ayıplarını, kimsenin bilmesini istemediği hallerini meydana çıkarır. Bu suretle kendi evi içinde de olsa onu rezil eder. Müslüman kardeşinin ayıplarını örten, bir ölüyü diriltmiş gibidir." (Müslim, Birr, 58) hadisi de bize bu hakikati anlatmaktadır.

Dilini bedduaya değil hayır duaya alıştır

İnsan çoğu kez değerlendirmelerinde dikkatli olamıyor. Hatta yanlış değerlendirmelere girebiliyor. Mesela, bir topluluğun günahlar içinde yüzmesi onlara karşı kötü niyet beslemeyi ve bedduâ etmeyi gerektirmez. Bir mü'min hoşlanmadığı bir manzarayla karşılaştığı zaman onu hayır yolunda değerlendirmelidir.

Büyük gönül adamı Kerhli Maruf; bir gün, talebeleriyle Dicle kenarında oturmuş sohbet ediyordu... Uzaktan bir kayığın gelmekte olduğu görüldü. Kadınlı erkekli bir grup içmekte, saz çalmakta ve şarkı söylemekteydiler. Bu manzara karşısında bir talebe, Maruf'tan rica etti: "Bunlar için beddua buyurun, bir daha böyle kötü harekette bulunmasınlar". Maruf-u Kerhi Hazretleri, ellerini huşû ile kaldırdı: "Yâ Rabbi! Sen bu kullarını dünyada sevindirdiğin gibi ahirette de sevindir."

Talebeler şaşkın bir şekilde birbirlerine bakarken birisi cesaret edip sordu: "Efendim, ettiğiniz beddua değil, en güzel duâ. Nasıl oluyor bu? "Kerhli Maruf şu cevabı verdi: "Eğer Hak, bunları affedip cennetine alırsa size ne ziyan gelir?" Evet, insan ağzını bedduaya değil hayır duaya alıştırmalı. Mümin, hayırlı olmalı, hayır söylemeli, hayır yolunda olmalı.

Bugün eşinize bir gül alın!

Hanımlarımız, Rabbimizin biz erkeklere verdiği bir emanettir. Allah, "Onlarla hoşça ve güzelce geçinin." (Nisa, 4/19) ayetinin ifadesiyle hanımlarımızı hoşnut etmemizi, onlara iltifatta bulunmamızı istiyor. İsterseniz bu akşam evinize giderken bir gül alın ve onu evinizin gülü eşinize hediye edin. Ne dersiniz?

bugün