Sevgili anneciğim!


İkinci defadır ki ebediyyen kaybolmuş bir evlat gibi gönüllü olarak askere gitmiş bulunuyorum.Fakat başım henüz omuzlarımın üzerindedir.Meydan savaşında şehit olan silah arkadaşlarımı düşündükçe pek mahzun oluyorum.Fırka ve alay ile beraber hareket ettiğimiz zaman tahminen en az iki yüz kişiden meydana gelen bölüğümüzün mevcudu harbe girdikten sonra ancak yirmi kişi kalabildi.Saadet ve bedbahtlığım bu bir avuç askere bağlıdır.Niçin üzüleyim?


İnsan ancak elli atmış sene kadar yaşayabiliyor. Bu kadar kısa süren hayatı şimdi feda etmezsem,belki bir daha böyle güzel bir fırsat elime geçmez.
Mademki hepimiz öleceğiz.Biraz erken veya biraz geç ölmekta ne beis var?
Sağımda arkadaşım şehit düştü.Solumda subayımın kolları ve gövdesi parçalanıp dağıldı.İkisinin arasında bana bir şey olmadı.Kendimi pek mahzun hissediyorum.Şehitliğe imrendiğim için sağ kaldığıma teessüf ediyorum.Yunan hain ve gaddar bir düşmandır.Onu boğacak ve mahvedeceğim.Kalbim bunun için sabırsızlıktan parçalanıyor. Çünkü parlak kabiliyet ve şehitlik şerefinden henüz mahrum bulunuyorum.Ben bir köylü çocuğuyum.Şehit olduktan sonra bana çok dua edilecek ve rahmet okunacaktır.



Bir saman yığını üstünde ve bir kulübe saçağı altında öleceğime savaş meydanında kahramanca döğüşerek şehit olmak daha iyi değil midir?
Zafer'Zafer!Zafer! Ancak bu teranelerle vatanımın mesrur,milletimin bahtiyar olmasını isterim.....